Özgüvensiz ve Mükemmel Bir Nesil Yarattık
Bir film izlediniz. Tek kelimeyle harikaydı. Karakterlerine bayıldınız, kurgusuna hayran kaldınız. Heyecanla arkadaşlarınıza, çevrenize anlatıyorsunuz filmi ve onu neden sevdiğinizi.
Karşınızdakilerden ise şunları duyuyorsunuz:
“Bu salak filmi sevdiğine göre gerizekalısın.”
“Burnunun o kadar çirkin ki ne dediğini dinleyemedim.”
“Öl lütfen intihar falan et çünkü senin gibi beyinsizler yüzünden böyle filmler yapıyorlar.”
Hayır hayır bir saniye. Bunlar “gerçek” hayatta değil, görüşlerinizi internette paylaştığınızda aldığınız tepkiler.
Peki siz gerçekken, film gerçekken, düşünceleriniz gerçekken, duygularınız gerçekken bağlamın sanal olması neyi değiştiriyor?
Meğer Ne Kadar Özgürmüşüz
Y kuşağından bildiriyorum: Meğer biz ne şanslıymışız be arkadaş.
Herkes gibi küçükken saçmaladık, gençken şimdi unutmak istediğimiz şeyler yaptık. Ama kimse o zamanlar çıkıp bize kendi değer yargılarımızı parçalayacak ve kendimizi çöp torbası gibi hissettirecek yorumlar yapmıyordu. Büyüklerimiz bizim hatalarımızı yakaladığında bunu mahallede hoparlörle ifşa etmiyordu. Hiç tanımadığımız insanlar bizi ortalarına alıp karakterimize, değerlerimize, zevklerimize, fiziksel özelliklerimize sırf şu an onlara güzel gelmiyor diye hakaret etmiyordu.
Ne yazık ki şimdiki çocuklar tüm bunlara maruz kalarak büyüyor. Attıkları her tweet, çektikleri her video, yayınladıkları her fotoğraf yani aslında kendilerinden bir şeyler katarak insanlarla paylaştıkları her şey onlara hayal kırıklığı, dalga geçme, ifşa, küfür getirme olasılığı taşıyor. Hiçbiri saçmalamakta ve hata yapmakta bizim kadar özgür değil.
Hepimiz Birer Kızılderili Kolyesiyiz
Hepimiz sosyal bir varlık olmanın zorunlu getirisi olan bir mekanizmaya sahibiz. Etkilerimizin yarattığı tepkileri, yani geri dönüşleri algılayarak buna göre gelecek davranışlarımızı şekillendiriyoruz. Bu yüzden aldığımız geri dönüşlerin hepsi az veya çok, olumlu veya olumsuz bir iz bırakıyor şeklimizde şemalimizde.
Peki şu an maruz kaldığımız internet zorbalığına en küçük yaşlarımızdan beri maruz kalsaydık ne halde olurduk hayal edebiliyor musunuz? Sosyal medyadan gelen geri dönüşlerle kendimizi sorguladığımızı? Bunun yarattığı korkuları, güvensizlikleri? Kendimizi korumak için inşa edeceğimiz duvarları?
Hayal etmeye gerek yok. İnternet kuşağı çocuklarında bunun etkileri iki şekilde görülüyor: Zorba tepkilerden korktuğu için üretmek istemeyen sessiz çocuklar ve eleştirilere kendisini tamamen kapatarak burnun dikine giden çocuklar. Kendini koruma mekanizmaları farklı olsa da ikisinin de temelinde aynı sorun var; özgüvensizlik.
Çok küçükken, sığ bir kitapta derin bir şey okumuştum: Kızılderililer kolye yaparken bilerek boncuklardan birini mutlaka yanlış takarmış. Bu, hiçbir insanın mükemmel olmadığını ve bunu kabul ettiklerini sembolize edermiş. Birine üstünlük taslamak için değil, sadece tedhitlerden korunarak var olmak için kendisini mükemmel olmak veya mükemmelmiş gibi göstermek zorunda hisseden herkese bunu anlatabilmek isterdim.
Hepimiz birer Kızılderili kolyesiyiz ve bu çok normal.