Kafa Açan Yazılar

Başarının Sırrını Veriyorum | 2. Bölüm

Herkese Merhaba.

Serinin ikinci bölümündeyiz. ilk yazımda çalışma ve iletişim kavramları üzerinde konuşmuştuk. Dilerseniz gelin iletişim konusu üzerinde biraz daha duralım. Acaba iletişim sadece bir işe girip çalışarak mı gelişiyor bunu bir görelim.

Arkadaşlar çalışma hayatı sizi hatrı sayılır bir sosyal varlık haline getirse de, en nihayetinde iletişim konuşarak sağlanır hepinizin malumu.

Peki siz aile içinde, arkadaş çevrenizde konuştuğunuz 50-100 kelimelik birikiminizle mi iletişim kuracaksınız?

Ya da çalıştığınız muhtemeldir ki esnaf mekanında öğrendiğiniz -teşbihde hata olmaz derler- “avam” diliyle mi konuşacaksınız? Umuyorum burada bir küçümseme vs algılamadınız. Evet biliyordum ne demek istediğimi gayet iyi anladınız.

Yani arkadaşlar karşınıza çıkan herkesle aynı dille konuşamazsınız. Bakın size bir anımı anlatayım. Bizim köylü biriyle karşılaştım İstanbul’da. Pek de iyi tanımıyorum. Öyle ki adını dahi hatırlayamadım. Hatırlasam “Ooo nasılsın X abi” diyecektim. “Naber, nasılsın?” dedi bana. Ben de “İyiyim, siz nasılsınız?” dedim. Cevap olarak dedi ki “Sen git köydeki nenene siz de.” Gördünüz mü sanki sövdük adama. Eşek hoş laftan ne anlar demişler. Evet atasözünün de doğrusu budur öğrenmiş olduk.

Sanırım akışın kitap okumaya  geleceğini az çok tahmin ettiniz.

Okuyun arkadaşlar. Ben hoşlanmıyorum sevmiyorum deme gibi bir lüksünüz yok! Öyle yada böyle hoşlandığınız türü bulup okuyacaksınız. Okudukça hem öğrenecek hem kelimeler biriktireceksiniz. Öğrendikçe anlatacağınız şeyler artaracak, kelime biriktirdikçe kendinize güveniniz artacak ve insanlara rahatça derdinizi anlatabileceksiniz. Emin olun başarının önemli bir anahtarı da okumaktır. “Bi kitap listen var mı? Ne okumalıyım?” gibi şeyler sormayın lütfen. Çünkü bu herkes için farklılık gösterir ve benim severek okuduğum ve önerdiğim bir kitap mazallah sizi okumaktan  soğutabilir. Fakat ille de genel bir şey söyle derseniz, hem içeriğin dolu olması bakımından hem eğlenceli yönünden baktığım zaman her zaman tavsiye ettiğim İskender Pala’nın “İki dirhem bir çekirdek” kitabını önerebilirim.

Dikkat ettiyseniz iletişim başlığı altında kitap okumayı işe girip çalışmanın sonrasına bıraktım. Çünkü salt kitap okumak, sadece okumak, bazılarını içine kapanık kimseler yapabiliyor. Baktığında derya deniz adam bir dökülse herkesin kovası dolup taşacak belki. Ama neyleyim suyu bol membayı, çeşmesi akmadıktan sonra.

“Vaktim yok ya gerçekten.” Bu bahaneleri bırakalım arkadaşlar. Kaçınız YouTube’da saatlerce video izlemiyor? Dizi, film, televizyon… Farkında değil misiniz paha biçilmez saniyelerinizi hunharca katlediyorsunuz. Siz değil misiniz saatlerce uyuyan bu hayata uyumak için mi geldik? Kaba bir hesap yapalım günde 8 saat uyuyan birini düşünün. 60 yıl yaşasa bunun kesintisiz 20 yılı uyuyarak geçiyor. İlk 10 yılı zaten hatırlanmıyor. İşte bakın 30 yıl kafadan çöp oldu bile. Kalan yarısını da cafelerde boş muhabbet yaparak, bilgisayara başında gözleriniz kızarana kadar ekrana bakarak, beyniniz uyuşana kadar uyuyarak mı geçireceksiniz?

Ben insanın bu kadar kıymetsiz bir varlık olduğunu düşünmüyorum. Yukarıda saydıklarımı hiç yapmayın da diyemem ama her şeyde ama her şeyde olduğu gibi bunlarda da dengeyi sağlamak zorundasınız. Denge… şu hayatta en çok sevidiğim kelimenin istisnasız “denge” olduğunu söyleyebilirim.

Burada bitirelim mi? Sonraki bölümde görüşmek üzere…

mustafaucar@kafakampus.com

 

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu