Kafa Açan Yazılar

“Yalnızsınız”- Instagram

Uzunca düşündüm yazmak için. Ellerim klavyeye gitti gitti geldi. Sonra başladığım eğitim ve okuduğum motivasyon yazılarıyla sanırım gaza gelmiş olacağım ki yazma ihtiyacı hissettim. Birkaç gün durdurdum yazma düşüncemi, sonra zihnimde aynı konu dolanınca anladım yazmam gerektiğini.

Uygulamalar içeriklerini geliştirdikçe akıl almaz bir döngünün içinde buluyoruz kendimizi. Parmaklarımızın boşlukta hissettiği 10-15 dk sonra telefonu elimize alma ve direk sosyal medya hesaplarımızı kontrol etme isteği… Acıktığımızı düşündüğümüzde yemekten hemen sonra çikolataya saldırarak açlığımızı kapama isteği işte anlatmak istediğime çok yakın bir örnek.

Sosyal medya hesaplarımızı böyle hızlı bir şekilde yenilemek (“refreshing”) bizi tok hissettiriyor. Ama nasıl?

Bundan 200 sene önce bilime, yeniliğe ihtiyacı vardı insanların. Bunları elde edebilmek için ülke değiştiren mi yoksa evliliğini bitiren mi ararsınız, bir sürü örnek var. Yere göğe sığdıramadığımız Einstein sorunlu giden evliliğini mesleki kariyerini gölgelemeye başladığı anda bitirmişti örneğin. Bu bilgiyi elbet biyografisini okuduğunuzda göremezsiniz ama mesleğini ilişkisinin hatta ailesinin önüne koyduğunu çok net bir şekilde görebiliyoruz.

Şu an içinde yaşadığımız dönemde insanların birçok psikologa, astrologa “Ne zaman sevgili bulacağım?” “Beni nasıl daha fazla sever erkekler?” şeklinde sorular sorduğuna tanık oluyoruz. Kolektif düzende birbirimizden o kadar uzaklaştık ki sevgi ihtiyacımızı korkularımız ve komplekslerimiz yüzünden doyuramıyoruz. Ama durun! Aslında doyuruyoruz. Sosyal medya bizim sanal sevgi gidericimiz değil mi? Her koyduğumuz fotoğrafın altına gelen yorumlar, beğeniler, hikayelerimizdeki paylaşımlar çok da sinsi bir şekilde doyuruyor bizim sevgi ihtiyacımızı. Çok subjektif bir kelime olan “sinsi” yi kullandım belki ama gelin görün ki beğeniye takipçiye hatta fotoğraflarda Photoshop’a ihtiyacı olanların sevgi açlığı çektiğini görüyoruz.

Yalnızlık gece uyurken elinize telefonu aldığınızda hissettiriyor kendisini şiddetli bir deprem gibi. Çünkü gün içinde koşuşturmaca ile belki çok da güncelleyemediniz ekranı, ama yumuşak bir yere sırtınızı yasladığınızda eğlencesini sanal aleme aktaran insanları görünce yüzünüz düşüyor. “Neden ben de onlar gibi eğlenemiyorum şuan?” soruları geliyor belki zihninize. Yine yaptı yapacağını Instagram işte, işaret parmağını üstünüze tutarak “Yalnızsınız.” diye haykırdı size bir kez daha. Ama gönül bu uslanmaz, siz onunla doldurduğunuz zamana öyle alışmışsınızdır ki başkalarının eğlencesine tek tuşunuzla ortak olmaktan başka çareniz yoktur. Belki de kendi gerçekliğinizi yaşamaya cesaretiniz yoktur. Alışkanlıklar bizleri yerimizde oturmaya ve başkalarının eğlenceleriyle saatlerimizi doldurmaya ittiği an düşünmeliyiz.

İnsan elinin yazdığı bir uygulama sizi yalnızlaştırıyorsa orada bir şeylerin seyrinde gitmediğini anlamak çok zor olmasa gerek. Ortak bilinçle hareket etmemizi, böylesine fazla insana ulaşmamızı sağlayan uygulamaların fazla beğeni almaya, takipçi arttırmaya yönelik olması toplumu algılayışımızı çok güzel bir şekilde ortaya koyuyor.

Biz toplumda var mı olmak istiyoruz yoksa bilinmek ve Andy Warhool’un dediği gibi birgün 10 saniyeliğine ünlü olmak mı istiyoruz?

Hangi amaçla sosyal medyaları kullanıyoruz. Amacını aşan her şey bir gün bitmeye yüz tuttuğu gibi zamanımızı dolduran Instagram ve benzeri uygulamaların da nasıl kullanıldığını görüyoruz, (fakat asla bu durumu değiştirmeye çalışmıyoruz.)

Açalım Selfie kameralarımızı bakalım gözlerimizin içine, kendimizle yüzleştiğimizde en doğru cevap gelecektir. Neden böyle bir döngünün içinde buluyoruz kendimizi, sanisede dolan hikaye kutularından ellerimizi çekemiyoruz? Kalbimizi iyileştirdiğimiz ve sevgiyi nerelerden aldığımızı idrak ettiğimiz anda Instagram ve benzeri uygulamalar ne yalnızlığınızı yüzünüze vuracak, ne de filter dolu fotoğraflara gerek kalacak. Ruhumuzun ve bedenimizin ihtiyaçlarını dikkatlice dinlediğimizde hem toplumsal desteklerimizi yerine getirebilir hem de kendimizi sevmeye başlayarak Photoshop ve filter kullanmaya gerek kalmadan (kendimizi kandırmaktan kaçınarak) sevmeyi sevilmeyi öğrenebiliriz.

Bütün kalbiyle barışıklara sevgiler!

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu