Sanatçı ve Zaman
İstanbul Modern, “Sanatçı ve Zamanı” adlı sergisi ile edebiyatçılarımız Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında” sözlerini baz alarak 109 sanatçının 193 eserine yer veriyor. İstanbul Modern Direktörü Levent Çalıkoğlu küratörlüğünde hazırlanan sergi 2015 yılından bu yana ziyaretçilerine zaman kavramını sorgulatıyor. Günümüzde, geçmişte ve şüphesiz ki gelecekte de insanlığın en çok sorguladığı, çalışmalar yaptığı konu zaman olacaktır. İnsanın durağanlığı karşısında zamanın sürekliliği, geçmişte yapılmış bir hamlenin geleceği şekillendirmesi… Önümüzdeki zaman diliminde yaşanılacak mutluluk için bu kadar çaba sarf edilmesi veya mutluluk deyince akla “anı yakala” sözünün gelmesi zamanın hayatımızdaki yerine örnek oluşturuyor.
Bu sergiyi ziyaret ettiğimde ise bir çalışmanın önünde dururken dolaşan onca insan arasında birileriyle geçmişte veya gelecekte buluşabilecek olma ihtimali beni en çok heyecanlandıran şeylerden biriydi. Çünkü şu an zaten buluşmuştuk ve zaman yolculuğu bu sergi sayesinde imkanlı hale gelmişti. Eserlerin birçoğunun yanında zaman ile ilgili makaleler, açıklamalar, sanatçının düşünceleri bulunuyor. Bu sayede incelediğiniz eserin hissiyatını, çalışma şartlarını ve vermek istediklerini algılayıp içinizde bulduklarınızla karşılaştırma şansını yakalıyorsunuz.
Liam Gillick, Allora ve Calzadilla, Georg Baselitz, Elliott Hundley, Hermann Nitsch, Anselm Kiefer, Matt Saunders ve Doug Aitken’ın çalışmalarına ilk kez ev sahipliği yapan İstanbul Modern bunların yanında Nuri Bilge Ceylan, Coşkun Aral gibi yakından tanıdığımız sanatçıların fotoğraflarını da koleksiyonuna eklemeyi unutmamış.
Tanpınar ile başlayan zaman konusunda kendini ifade etme biçimi bu sergi vasıtasıyla birçok sanatçıya yeni ufuklar açmış, onlara da kendilerini ifade etme fikrini sunmuştur. Düz yazıyla, şiirle, resimle, fotoğraflarla ve daha birçok şekille kendilerini ifade eden sanatçılar ve çalışmalar sayesinde ziyaretçiler de içlerindeki zaman kavramını tartmış, oluşturmuş ve belki de kendilerine yeni yollar çizmişlerdir. Tanpınar’ın şiirinin dizelerini burada alıntılarsak yerinde bir hareket yapmış olabiliriz;
Ne içindeyim zamanın
Ne de büsbütün dışında
Yekpare, geniş bir anın
Parçalanmaz akışında.
Eserlere bakacak olursak en ilgi çeken ve benim de en sevdiğim Anselm Kiefer’ın eseriydi.
Morgenthau Plan adlı bu eserde karmaşıklığın içinde büyüyen çiçekler bana umudu anımsattı. Hayatta önem verdiğim şeylerden biridir umut. Gezdiğim sergilerde, dinlediğim şarkılarda, tanıştığım insanlarda umudun yer ediniş şekline dikkat ederim, fazlaca umutsuz olduğumdan ötürü sanırım. Bu eserde de anlatılan birçok şey var. Ona rağmen gittikçe geniş bir yelpazeye yayılan çiçekler bana hayatta içimizde büyüyen umudu anımsattı.
Sanat da bu karanlık dünyayı aydınlatan, büyük umut vaat eden bir dışavurum değil midir zaten?
Sevdiğim başka bir eser ise Olafur Eliasson’ın Your Solar Nebula adlı çalışmasıydı. Saydamlığı yerine göre sorgulanabilecek düzeyde olan bu küreler bana gözyaşlarını anımsattı. Duyguların en belirgin olduğu zamanlar fiziksel tepkiler veririz. Gözyaşı, hüznün veya mutluluğun en yoğun olduğu anlarda akar. O anı yaşadığımızda veya hatırladığımızda zamanın donması gibi bu çalışmada da küreler donmuş durumda. Kürelerin her bir tarafının farklı renklerle boyanması ise gözyaşlarımızın yansıttığı çeşitli duygularla bağdaştırılabilir.
Bunun gibi birbirinden farklı ve muhteşem eserleri görmek isterseniz eğer İstanbul Modern Sanat Müzesi’ne ulaşım çok kolay. Şu an tadilatta olan müzenin geçici yeri Beyoğlu iken ana mekana ulaşım için Karaköy’e gitmeniz yeterli.
Şimdiden iyi eğlenceler!