Frida KAHLO’nun Kabul Edilmeyen Yanı
Bilenler Frida’yı şu cümleyle bilirler; “Frida Kahlo. Ressam, feminist, komünist, aşık.” Evet bu cümle, ünlü ressam Frida Kahlo’nun kartviziti niteliğinde.
Hayatının baharında geçirdiği feci bir trafik kazası sonrası büyük yıkımlar yaşayan ama bir taraftan da bu sayede ressam kimliğini bulan ve kendini “aşkın ve acının kadını” olarak nitelendiren, Dieo’nun büyük aşkı, babasının biricik kızı Frida…
Hayatı, acıları, gücü, sevinçleri, başarıları ve aşkıyla Frida Kahlo, günümüzde birçok kadın için rol model durumunda. Çünkü o, acısıyla da, sakatlığıyla da, ihanetiyle de, aşkıyla da, yalnızlığıyla da dimdik ayakta durabilmiş bir kadın. Aşkı iliklerine kadar yaşamış bir kadın. Bunların yanı sıra sanatıyla da çığır açmış durumda. Ünlü ressam Pablo Picasso’ya bile “Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz” dedirtmiş bir ressam.
Kadınlık ruhunu her daim tuvaline yansıtan Frida, feminist olduğunu da daima dile getirmiştir. Fakat bazı koyu feministler Kahlo’nun feministliğini kabul etmemektedir. Babasının erkek evlat özlemini giderebilmek için erkek gibi yetiştirilmesinden tutun da, büyük aşkı Diego’ya bir erkek evlat verebilmek için yanıp tutuşan Kahlo bir çoklarına göre ‘feminist olamaz’ görünüyor. Halbuki sadece tabloları bile, onun gerçek bir feminist olduğunun kanıtı. Kendi gerçekliğini resimlerine yansıttığını söylemişti Frida. Kadınlık, doğum, cinsiyet rolleri, kürtaj ve daha onlarca sorunu cesurca ve kendince resmetmişti. Böylece Frida’nın resimleri, Virginia Woolf’un ‘Kendine ait bir oda’sından, Bell Hooks’un ‘Feminizm herkes içindir”inden pek de uzakta sayılamaz. İşte buna kanıt niteliğinde bir Kahlo tablosu; ”Birkaç küçük sıyrık”
Gazetedeki bir haberde, bir adam karısını çeşitli yerlerinden bıçaklayarak delik deşik ederek öldürmüştür. Ve hakime, “Olayda büyütülecek pek birşey yok, sadece birkaç küçük sıyrıktı.” der. Bundan etkilenen ve kadının acısında kendini gören Frida, oldukça küçük boyutlu bu resmi yapar ve çerçevesine dahi kan damlaları yerleştirir. Yine imzası, birçok resminde olduğu gibi kan kırmızısıdır.’ (tehlikelituval.blogspot.com)
Frida’nınki, ataerkil bir toplumda yaşamış, sadakatsiz bir eşe sahip, ciddi sağlık problemleri olan, anne olmak istemiş ve defalarca karnındaki bebeğini kaybetmiş bir kadının resmettikleri olarak, aslında birçok kadının anlatamadıklarıydı. O da ‘öteki’ idi, o da toplumun kurbanıydı; her kadın gibi. Ama sessiz kalıp köşesine çekilmedi, savaştı. Doktorlar yaşaması mucize gözüyle bakarken, o yürüdü, koştu, hayata sımsıkı sarıldı. Her fırça darbesinde hem kendisiyle hem kadınlığıyla yüzleşti. Tablolarıyla kendi otobiyografisini oluşturdu aslında.
Ne babasının çok isteyip de sahip olamadığı erkek evlat boşluğunu doldurmak için erkek kılığına girmesi, ne de adından doğum tarihine kadar belirlediği ama hiç doğmayan evladı Leonardo’nun hayali, Frida’nın feminist ruhunu ve duruşunu sarsamaz. O her kadının örnek alması gereken, hayata karşı duruşuyla, aşkıyla ve acısıyla gerçek bir kahraman…