Dövüş Kulübü | Oku-Yorum
Dövüş Kulübü, yazarımızın ilk kitabı. Yayımlatması pek kolay olmamış. Birçok kez reddedilmiş. Her reddedilişinde daha karanlık yazmış. İyi ki yılmamış, tekrar denemiş. Azmi ve inancı sayesinde özgün ve sarsıcı bir efsane ortaya çıkarmış. Kendisi şuan 55 yaşında ve ABD’de yaşıyor. Umuyorum ki bize daha birçok kitap bırakır.
Çevremde kitabın filmini izlemeyen neredeyse yok. Ben filmi izlemedim ve açıkçası kitap hakkında çok güzel ve yeraltı edebiyatı olduğundan başka bir şey bilmiyordum. Ama mutlaka bir gün okumam lazım diye düşündüğüm kitapların arasındaydı.
Kitabı yorumlamaya çok istekliyim ama böylesine güzel kitapları yorumlamaktan bir o kadar da çekiniyorum. Sanki hiçbir kelime yakışmayacakmış gibi hissediyorum.
Bazı kitapları tekrar tekrar okumak, daha güzel anlamak istersiniz ya bu kitap da onlardan bir tanesi. Öyle kilit noktalara öyle güzel eleştiriler yöneltmiş ki ve bunu kara bir mizah kullanarak yapmış. Yazarın kıvrak zekâsına hayran olmamak mümkün değil.
Reklamlar insanları gerek duymadıkları arabaların ve kıyafetlerin peşinden koşturuyor. Kaç kuşaktır insanlar nefret ettikleri işlerde çalışıyorlar; neden? Gerçekte ihtiyaç duymadıkları şeyleri alabilmek için.
Değindiği en önemli noktalardan birisi tüketim kültürüydü. Öyle güzel cümlelerle anlatmış ki gözleriniz cümlede takılı kalıyor ve düşünmeye başlıyorsunuz. Hani hayatınızı değiştiren kitaplar olur, bakış açınız değişir, bu kitap benim için onlardan bir tanesiydi. Gerçekten ihtiyaç duymadığımız şeyler için para harcıyoruz. Kıt kaynaklar bence insanların ihtiyaçları için yeterken arzuları için yetmiyor. Mevzu derin.
Hepimiz heba oluyoruz. Lanet olsun, bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor, ya da beyaz yakalı köle olmuş. Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde. Nefret ettiğimiz işlerde çalışıyor, gereksiz şeyler alıyoruz. Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. Bir acımız yok, ne büyük savaşı ne de büyük buhranı yaşadık. Bizim savaşımız ruhani bir savaş. Ve bunalımımız kendi hayatlarımız.
Sisteme gümbür gümbür eleştiriler yöneltiyor. Hırsın ve güzelliğin kölesi olmuş insanları yeriyor.
Kitap o kadar yoğun anlamlar içeriyor ki bunları 29 harfin birleşimi ile oluşturacağım cümleler ile anlatabileceğimi düşünmüyorum. Keşke direkt duygu aktarımı yapabilseydik. Abartmıyorum; kitap düşündükçe kalbimi hızlandırıyor.
Yazarın anlatım tarzına ilk başlarda zor alıştım ama daha sonrasında hayran kaldım. Karakterler, düşünceler ve olaylar gerçek anlamda yaratıcıydı.
Kitabın sonlarına doğru asıl olay gelişiyor. Asla tahmin edemeyeceğim bir şeydi ama arka sayfalara göz attığımda aslında biraz sezdirmişti ama tabii kendinizi olaya kaptırmışken düşünemiyorsunuz.
Ölmeden önce okunması gerekenler listesinin başlarına yerleştiriyorum bu kitabı. Uzun bir süre de birisi kitap önerisi isterse düşünmeden bu kitabı söyleyeceğim sanırım.
Eleştirel yaklaşımlı, yoğun anlamlı kitapları seviyorsan tam senlik bir kitap. Ancak kitap, karanlık bir edebiyat olan yeraltı edebiyatının en önemli eserlerinden. Karanlık dünyalardan hoşlanmıyorsan okumadan önce bir kere daha düşün derim. Ama belki de bu kitap ile sevebilirsin. Bir dene bence.