Kafa Açan Yazılar

Başarının Sırrını Veriyorum | 1. Bölüm

Bir Mümin Sekman olmasam da naçizane ben de şu yaşıma gelene kadar hatrı sayılır işler yaptım ve başarının sırlarına az çok haiz oldum. Bugün de bunun doğuştan gelen bir iş olmadığını, nasıl başarılı olunabileceğini anlatacağım. Yaklaşık 2 dakika önce aklıma geldi bu konu. Yazıyı akışına bırakacağım. Bakalım neler olacak.

Sanırım bu konuda ilk söylenecek mefhum çalışmak olacaktır. Her ne kadar klişe gibi görünse de gerçek bu arkadaşlar. Bu konuda söylenmiş onca söz dilimize pelesenk olmuş ve kıymetini yitirmiş olabilir ama gerçek bu. Hadi şu kıymetli sözlerden bir kaçını paylaşalım:

“Zahmet olmadan rahmet olmaz.”

“Kimse başarı merdivenlerini elleri cebinde çıkmamıştır.”

“Emeksiz yemek olmaz.”

“Harekette bereket vardır.”

“Ben şansa inanmam. Başarının tek sırrı çok çalışmaktır.”

Son söz tanıdık geldi değil mi? Belki bazılarınız hatırlar gibi oldu ama nerede duyduğunu çıkaramadı, deliriyor. Şaka bir yana kimse “Ben yattığım yerden, hiç bir emek, çaba göstermeden başarılı oldum” diyemez. Halihazırda başarılı insanların %100‘ü arka planda çok çalıştığını söylerken; biz bu faktörü nasıl gözardı edebiliriz. Bunu yoksaymak büyük aptallık olur. Çok büyük bir ahmaklık!

Diğer mesele iletişim arkadaşlar. İletişim meselesi çoğu zaman gözardı edilebiliyor. Fakat günümüzde “network” diye tabir ettiğimiz bu olgu da oldukça mühim. Takdir edersiniz ki başarı tek başına gelmiyor. Etrafınızda daima sizden akıllı, sizi bir adım dahi olsa ileri götürebilecek insanlar olmalı. Bu insanları da kazanmanız için bulunduğunuz ortamları iyi seçmeli, oraları iyi değerlendirmeli ve yeni insanlar tanımalısınız.

Peki nasıl olacak bu? Eminim aramızda yeni biriyle tanışmaktan adeta korkan, karşılaştığı kimseyi az çok tanıyor olsa bile konuşurken terleyen, kızaran arkadaşlarımız var. Bu durum özellikle ailelerin çocuklarına sorumluluk vermekten kaçınmasından kaynaklanıyor. Onların gözünde 50 yaşına da gelse hala çocuk. Böyle davranarak evlatlarına iyilik yaptıklarını zannediyorlar fakat maalesef ilerde acı sonuçlara sebep oluyor.

Bunları aşmanın tek yolu çalışmak. Burada kastım bildiğiniz bir işe girip çalışmak. Lisede iseniz yaz tatilleri bunun için biçilmiş kaftan. Üniversitede iseniz, uygun zamanlar herkes için değişir fakat mutlaka vardır. Çocuklar iş hayatına ortaokulda bile atılmalı bana sorarsanız.

Tamam da ne işe yarayacak be kardeşim? Paraya mı ihityacımız var bizim? Ne istiyorsa alayım ben ona. Abicim/ablacım bi sakin ol. Her istediğini zahmetsizce önüne koyarak tembel bir birey yetiştirdiğinin farkında değil misin? Yeri gelmişken söylemekte yarar var. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi olan Japonya’da tembel olmak ayıptır. Resmen utanç duyuluyor yani. Hatta şişman insanlar da ayıplanıyor tembellik göstergesi diye…

Konuyu dağıtmadan toparlayalım. İşe giren genç, hayatın anne babasının ona sunduğundan çok farklı olduğunu, patronun onlar kadar merhametli olmadığını, muhatap olduğu müşteriler sayesinde insanlarla nasıl iletişim kuracağını görecek. Öyle bir an gelecek ki kişiyi on metre ileriden gördüğünde az çok nasıl biri olduğunu anlayacak. İnsan sarrafı dediğimiz insanlar nasıl oluyor sanıyorsunuz? Bu durumun önyargıyla karışırılmamasına dikkat çekmek istiyorum. Önyargı tam anlamıyla Allah’ın belası bir durumdur.

Tüm bunlar kişiye çok kıymetli meziyetler, değerler kazandıracak. Paranın kolay kazanılmadığını, hayatta her çeşit insanın olduğunu, zamanın kıymetini öğretecek. Hepsinden öte anne babalar görecek evlatları için emek veren. Emekli olmuş ama hala onlar için çabalayan anne babalar görecek. Ve maalesef evlatlar görecek onların kıymetini bilmeyen.

E gün sonunda olgunlaşacağız arkadaşlar. Açılacağız, konuşacağız ve utanmayacağız. Gördünüz mü iletişim nasıl sağlanıyormuş. Burada yazıyı sonlandıralım. Daha anlatacak çok şey var. Sonraki bölümde görüşmek üzere.

mustafaucar@kafakampus.com

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu