Kafa Açan Yazılar

Aşk Üzerine

 

En uzun aşk, karşılıklı olmayan aşktır.

W. Somerset Maugham

Bu hafta en büyük gibi*den bahsetmek istiyorum, aşk gibi bir olgudan.

Birini görürsün ve bir anda -ki daha önce hisseden bünyeler bilir- kalbinizde salak bir ritim bozukluğu belirir. Bagetlerini kendi kanına bulayan Joe Jordison vücudunuzun içinde solo atıyormuş gibi bir hissiyata kapılırsınız. Gözleriniz kamaşır, 140 km/h ile üstünüze yaklaşan bir sedan aracın farlarını son 30 metre kala fark eden bir ceylan kadar teslim olursunuz. Vücudunuzun dış kısmı ihtiyarlamış eski bir delikanlının Parkinson’a tutulması gibi titrer, mesela. Yaşayabilen var mı? Şanslı olduğunuz kadar şanssızsınız.

Çünkü aşkın evrimi, hedonizmden mazoşizmedir. O ilk görüşte vurulduğunuz insan, ilişki içerisinde aslında kim olduğunu gösterir. Hiçbir bokun değişmeyeceğini, damalı bayrağın illa ki görüneceğini anladıktan bir zaman sonra ilişkiyi fünyeyle kontrollü patlatırsınız ve daha sonra bunun acısından haz almaya başlarsınız. -Emin olun, eroin bağımlılığından daha tehlikeli. Kendi hayatınızla değil, bir zamanlar sevebileceğinize inandığınız herkesin hayatıyla oynamak bildiğiniz.- Onu onsuz yaşamak, zihninizde oluşturduğunuz onu sevmek sizin için daha iyidir, çünkü onu tanıdıkça ondan soğumaya, katlanamamaya başlıyorsunuzdur. Mutlu olduğunuz her anı, zihninize bir mızrak gibi saplandığından, şizofrenik sayıklamalarla birlikte rüyalarınızda onunla yaşamaya başlarsınız. Asıl aşk budur. Çelişkilerle sevişen bir azize!

Başkaları için nedir bilmem. Kimileri ona tansık diyor. Kırk milyon faza bürünüp hâlâ hayatta kalabilen piç bir kavram.

Aşk iki ihtimalli bir kumar aslında, Rus Ruleti gibi bir şey: ya sen kafana sıkarsın, ya karşı tarafın kafası patlar. Heyecanlı giden bir kumarın sonunda taraflardan biri çekip gidiyor işte, birinden biri eninde sonunda ölüyor.

Ve Gibilerden Gibi, her zaman kafası patlayan oldu…

*Gibi: “Gibilerden Gibi” için gibilikler her zaman belirsizliklerin veya somut kavramlarla soyut şeylerin açıklanmasıdır.

Gibilerden Gibi

Nasılsınız? Ben hep gibi gibiyim. Gibiler kadar muğlak, gibiler kadar erken davranılmış ve bir o kadar geç kalınmış. Neden mi gibiyim? Çünkü esasında her şey gibidir. "Kesin" kalan bir şey var mı? Keskinlik, mesela; darbe alıp körelene kadardır. Bu yüzden hep muğlak ve gibi'yiz işte... Mekan-ı daim Araf, kaldık hep bitaraf...

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu