AŞK BEYNİN İŞİDİR!
AŞK NEDİR Kİ ?
Farsça bir kelime olan ‘aşk’, yine Farsça bir kelime olan ‘Aşeka’dan’ geliyor. Aşeka ‘sarmaşık’ demek. Sarmaşıklar, kuşattığı ağacın tüm besinine, suyuna, hayatına ortak oluyor.
BEN YAZDIM AŞK MEKTUBUNU, SUS KIZ OTUR!
Şairler,sanatçılar, ressamlar, feylesoflar, sufiler, tasavvuf ehli olan değerli büyüklerimizin hepsi bir araya gelmiş ve aşkın tarifini yapmışlar. Ben de bir aşk tarifi yapmak istedim. Aşk yenir mi, karın doyurur mu? Gözle mi yaşanır aşk? Kulakla mı? Kalple mi? Beyinle mi? Beraber inceleyelim. Niye bu seriyi yazıyorum dersen sevgili okur? İçinizden biri değerli bir eleştiri yaptı. ”Ya hu! Okudum ben yazıları da hep geyik, gırla şamata, hani aşk?” deyince bende bu konuyu tercih ettim.
AŞK BEYNİN İŞİDİR!
İnsan ne arar, ne bekler bu aşktan? Bir kap sıcak yemek mi? Bir çift lakırtı mı? Mantık mı? Yoksa irade mi? Ooo yapma bunlar derin mevzu mu? diyenleriniz olacaktır. Bende her şey bilimsel. Bak sana aşkın tarihini anlatıyorum. Böyle başka bir tarif yok. Önce bir beyin lazım, sonra kalbin etrafını saran maddeler, ama bunlar sevgi falan değil canım. Aynen alıntıladım senin için.
”Aşk duygusu, beynimizdeki korteks ve limbik merkezde oluşur. Beynimizin emriyle salgılanan kimyasallar, kalbimizin etrafında hissedildiği için sevgilimizi kalbimizde sanıyoruz. Oysa kalbe daha hızlı çarpmasını beyin söyler!”
NE İŞE YARARSIN KALP?
Tıp dilinde ikincil korunma denen duruma en çok uyanlar aşık ya da seven, sevilen kişilerdir. ”Aşıklar, aşık oldukları kişiye iyi görünmek için kendilerine iyi bakarlar. Kilo almamak için yağlı, şekerli, unlu gıdalardan uzak duran aşıklar, spor yaparak formda kalmaya çalışırlar. Bütün bunlar, kalbe ilaç etkisi yapar” şeklinde konuşan Topçuoğlu, aşkı bilmeyenlerin daha depresif olduklarını, depresif birinin kalp krizi geçirme riskinin ise depresif olmayana göre 4 kat fazla olduğunu söyledi.
O halde “Seni kalpten seviyorum” demek anlamsız mı?
Aşkta, kalp beynin memurudur! Aşkın sesi kalpten gelir ama kararı beyinde alınır. Aşk, beyinde başlar, beyinde biter. Aşkı, kalbin etkinliği sanmak, satrancı beyin sporu değil, parmak sporu sanmaya benziyor. Bu yanlışlar bana kanguru isminin hikayesini hatırlatıyor. Avustralya’ya giden ilk insanlardan biri, dilinden anlamadığı yerliye kanguruyu işaret ederek “Bu ne?” diye sormuş. Yerli “Kanguru” demiş. Adam o hayvanın adını herkese o şekilde öğretmiş ve hayvanın adı kanguru kalmış. Oysa yerli dilinde kanguru ‘bilmiyorum’ demekmiş! Beyinle ilgili bilgilerimizin çoğu, bu kanguru hikâyesine benzer.
SENİ KALPTEN SEVİYORUM
Yaygın ve yanlış bir dil alışkanlığı. Belki de bu yüzden çoğu insan beyin ölümü gerçekleşmiş aşklar yaşıyor! Önce dili düzeltmek lazım. Sonra düşünceler, sonra da duygular düzelecektir. Kafamız karışık olunca, kalbimizin kimyası da karışıyor.