Kafa Açan Yazılar

Önüm Arkam Sağım Solum: Sicim

Böyle konuları yazmaya başlarken kendimi tedirgin hissediyorum. Çünkü ne fizikçiyim, ne de bilim insanı. Kendime göre takip ettiğim bir iki bilimsel haber kanalından aldığım bilgiler, bu konuda beni oldukça bilgilendiren erkek arkadaşım dışında kaynak da söyleyemeyeceğim sizlere, yani öneremeyeceğim. “Şimdi ne anlatacak o zaman bize bu kız bir şey bilmiyorsa?” dediğinizi duyar gibiyim. Sentez herkese nasip olan bir eylem midir bilmem ama ben sentezi sizlere sunmakla mükellefim…

 

Einstein fiziği ve Hawkings makaleleri hep bana ağır gelmiştir. Kaldıramam ve anlamam da zaten. Ama o insanların bizlere vermek istedikleri ince mesajlar var. Her şeyin teorisi gibi bir teori var ve komik olan biz her şeyle ilgili hiçbir şey bilmiyoruz. Ne komiktir ki hangi makyaj markası ne zaman indirim yapmış takip eden insanoğlu evrenin yapı taşını merak etmez, onun bilgisini edinmeye çalışmaz.

Artık kullandığımız rujla ya da son teknoloji bilgisayarımızla ne iş bulabiliriz ne de bir başkasını kandırabiliriz. İnsanlar yaşadığımız evreni anlamlandırmak için kendilerini eğitip uzmanlaştırıyorlar. Kendine yatırım yapmış insanların karşısında son dönem Apple teknolojisi ya da dün geceden izlediğiniz ekonomi bültenini konuşursanız komik duruma düşersiniz.

Dünya’nın hızını yakalamak için önce onu anlamaya ihtiyacımız var. Elektronikleşen bireylerin önce nasıl bir evrende yaşadığını anlamlandırması gerekir. Eğer kim olduğumuzun bilgisine ulaşmak istiyorsak nerede yaşadığımızı da çok iyi bilmemiz gerekiyor.

Zaman hala tartışılan bir kavram, insanlığı en çok zorlayan faktör. Bugün çok zengin bir iş adamı bile sağlıktan önce zaman diliyor, önceliğini program yapmaya veriyor. Zaman bu kadar karmaşık ve anlatması zor bir kavram olduğundan onu sonraki yazılara bırakıyorum, ama geldik şimdi “yer” kavramına. Nerede olduğumuzun coğrafi koordinatlarla saptanması bizim işimizi ne kadar da kolaylaştırdı. Bir tuşla evimize yemek sipariş ettiğimiz uygulamalar profesyonel uydularla yerimizi tespit edebilir hale geldi. Bakın işte bunlar en çok bilinen entelektüel bilgiler sınıfının birinci konusu… Uydular ve uygulamalar… Artık insanlık olarak bunlardan çok daha fazlasını bilmeye ihtiyacımız var.

String Theory olarak gündemimize oturan diğer adıyla “sicim teorisi” olarak bilinen bir konuyu hemen sizlere açıklayacak değilim. 2 sayfalık bir yazı ile sizlere aktarabileceğim bir konu da değil. Önce bu konunun neden bu kadar önemli olduğundan bahsetmeliyim.

Bize yıllarca lisede öğretilen en küçük şey atomdur lakırdısını çok gerilerde bıraktık biliyorsunuz. Artık dönem “kuarklar” dönemi. Her şeyin frekansı daha hızlı ve bu konuda ilerlemeler de çok hızlı. Atom altı parçacığı gibi bir konu var ki nereden başlanır anlatmaya ben de bilmiyorum.

Ama bir sicim teorisi var ki bütün insanlığın ve kolektif bilincin algısını değiştirmek üzerine kurulu.

Atom dediğimiz yapının birbirinden bağımsız zihnimizde konumlanmasından dolayı bizler bilinçaltı olarak yalnızlığa yatkın hale geldik. Benim özellikle bu konuya değinmemdeki amaç sicim teorisinin gündeme geldiği dönem insanların birbirlerine en çok ihtiyacı olduğu an olması. Dijital dünyada bir yanımızdakinin varlığını unutarak yalnızlaştığımızı bir önceki yazımda sizlere anlatmıştım. Bu konunun bir bütünleyicisi olarak sicim konusunu ele almak istedim.

Sicim eğer zihninizde daha iyi belirecekse şöyle anlatabilirim sizlere, annenizin elindeki tığ işlerini hatırlarsınız, işte o iplikler evrenin yapı taşını oluşturuyor.

Ipliksi yapılar her şeyi birbirine örümcek ağı gibi bağlıyor ve evrenin o harikulade düzenini oluşturuyor. Bir nevi tutkal görevi görüyor bu iplikler. Beni bu konuda en çok heyecanlandıran şey ise kolektivizm ve insanların bir arada yaşama şartlarını gözler önüne sermesi. Birbirlerinden bağımsız yaşaması güç, insanların toplum oluşturması ve bir bilinçle diğer toplumlara örnek oluşu işte hepsi SİCİM!

Bunları yazarken bu güzel benzerliğin heyecanını yaşıyorum o yüzden şimdi daha net bir şekilde açıklayayım kendimi. Toplumsal bir düzende yaşarken takdir edersiniz ki dişiniz ağrıdığında dişçiye, muza karpuza ihtiyaç duyduğunuzda manava gidersiniz. Bütün ihtiyaçlarınızı kendiniz gidermeniz oldukça zordur. Kendinizin hem doktoru hem dişçisi hem de manavı olamayacağınıza göre insanlarla oluşturduğumuz bağlar evreni oluşturan sicimlerin aynısıdır. Fakat evrendeki gibi mükemmeliyetle işlememesinin sebebi ise yine biziz. Kendi bilinç düzeyimiz (hırslarımız, öfkemiz, üstünlük duygusunu yaşamak için verdiğimiz mücadele vb.) bir çok duygu bu güzel kolektif düzeni bozuyor. İnsanlarla kurduğumuz ilişkinin yani sicimlerin oluşturucuları biziz toplumsal düzende. Çünkü bir başkası bizim yerimize dişçiye gidip dişimizi yaptıramaz ve bir başkası bizim yerimize aşk duygusunu tecrübe edemez. Bu nedenle insanlarla kurduğumuz bağların sorumlusu bizleriz.

Bu kadar yerinde işleyen bir düzenin yani sicimlerin işleyişini kendi aramızda bozduğumuz yadsınamaz bir durumdur. Bunun nasıl bozulduğunu anlamak için de sizleri “String Theory”i anlamaya davet ediyorum. Belki o düzenin işleyişini anlarsak bunu da günlük hayatımıza entegre edebiliriz.

Şimdilik hepsi birer temenni bizler için. Evrende mükemmel işleyen düzeni incelemek ve bununla ilgili çıkan yenilikleri takip etmek farkındalığımızı arttıracağı gibi bizlerin de toplumsal ilişkilerini düzenleyecektir.

Sicimle kalalım diyorum sizlere

Bağlarımız güçlü, zihnimizin açık ve parlak olması dileğiyle…

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu