Eğlenceli Kafalar

Kaybolan Oyuncaklar

Şimdiki çocukların elinde sürekli telefon veya tabletler görüyoruz. Her fark edişimizde de çocukluğumuzu hatırlayıp ‘Biz eskiden böyle miydik?’ diyoruz. Sokakta oynayan son nesildik, sanırım oyuncaklarla da oynayan son çocuklardanız. Şimdikilerin aksine bir sürü oyuncağımız vardı. Fakat buna rağmen sahip olamadığımız için dert ettiğimiz oyuncaklar yok muydu? Elbette vardı.

Oyuncak tren mesela. Zaten en önemli özelliği bizde değil de misafirliğe gittiğimiz evin çocuğunda bulunmasıdır. O kişi hava atmak için treni kutusundan çıkarır, rayları kurup treni bir tur döndürür, ardından da bozulmasın diye bir odaya girer, kapıyı kapatıp orada bir yere saklardı. Sonra diyorlar neden tren yapamıyoruz? Neden satın aldığımız yüksek hızlı trenlere yüksek hız yaptıracak ray yok?

Uzaktan kumandalı helikopterimiz yoktu. Helikopter yapabilen biri çıkmadı. Yıllardır bütün araçların yerlisinin üretileceği söyleniyor, bakalım hayırlısı. Sonuçta zamanında uçak yapıp satmışlığımız var.

Uzaktan kumandalı arabayla oynayamadık. Şu anda yerli otomobilimiz var mı? Magazinlerde ünlü biri son model araba alınca ‘İşte yeni oyuncağı.’ deniyor. Bizim bu dört tekerlekli oyuncaklarla pek aramız olmadı maalesef.

Parayla da oynayamadık. O da hep içimde kalmıştır.

Peki biz nelerle oynadık?

Boncuklu ve mantar tabancalarla, çeşitli patlayıcılarla oynadık. Misafir evlerinde atari oynamak için sıra bekledik. Birbirimizin futbolcu kartlarını almak için yarıştık. Gözlerimizi ayırmadan baktık tetrise, bir topacın dönüşünü seyrettik. Bir topun peşinde koştuk terler içinde ve iki misketin şıkırtısında ettik akşamları. Lazerler, sapanlar…    (YETENEK:100   TEKNİK:100    HIZ:10)    

Hatta sanal bebeklerini elinden ayırmayanları da gördük. Çok keyifli vakitler geçirdik, çok eğlendik ve çocukluğumuzu doyasıya yaşadık. Fakat zekamızı geliştirecek, hayal gücümüze katkı yapacak oyuncaklar pek almadık elimize.

Zeka küpünü bitirmek için yeterince sabır gösteremedik. Solo testte iki üç taş bırakmayı başarı saydık. Yap bozda kendimize büyük hedef koymadık, satranca elimizi bile sürmedik. Oyun hamuruyla hayal gücümüzü geliştirmek yerine onu sadece elimizde sıkarak stres atmak için kullandık. Hal böyle olunca da muasır medeniyetler seviyesini orta ya da başlangıç seviyesine indirdik.

 

İstanbul Oyuncak Müzesi’nde görmüştüm uzay oyuncaklarını. Uzaya çıkan nesil küçükken bu oyuncaklarla oynamış. Robot oyuncakları elinden düşürmeyenler teknolojiye çok büyük katkı yaptı. Oyuncak askerlerle savaş stratejisi geliştirenler, milli duygularını pekiştiren oyuncaklar sayesinde asker olmuşlar.

Ne güzel demiş Sunay Akın:

“Oyuncakları çocuklarına düşleri, hayalleri çoğalsın diye değil, oyalansın diye alan bir milleti oyalamak, ne kadar da kolay oluyor!”

 

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu