Eğlenceli Kafalar

Ali Lidar ile Söyleşi | Tepebaşı Dükü’ne Sorularım Var

Bugün değerli yazar Ali Lidar ile tanıştırmak istedim sizleri. O kim mi? O Şirintepe Parkı’nın müdavimi, O Tepebaşı Dükü, O bir felsefe öğretmeni, O bir yazar, O bir şair, O bir Beşiktaşlı. İsterseniz daha fazla  uzatmayayım sorulara geçelim.

1)Ali Lidar’ı Ali Lidar’ın gözünden anlatabilir misiniz? Ali Lidar kimdir?

Öğretmenim ben.Eskişehir Anadolu Lisesi’nde 21 yıldır Felsefe öğretmeniyim. Anadolu Üniversitesi Sosyoloji mezunuyum. Birkaç yıldır birkaç dergiye yazılar yazıyorum ; işte Ot Dergi, Bavul Dergi, İzdiham, Çınaraltı diye bir dergi çıkarıyoruz öğrencilerimle. Okulumuzun içinde koca bir çınarımız var. Öğrencilerin genelde vakit geçirmeyi sevdiği bir mekan, bize esin kaynağı oldu.

2)Ali Lidar üniversitede nasıl bir öğrenciydi?

Çok iyi bir öğrenci değildim. Zar zor mezun oldum. Okulla pek alakam yoktu, bunu söylemek ne kadar doğru bilemem ama…
Açıkçası üniversitede biraz başka işler peşindeydik, biraz siyasi mevzular, tabi gençtik o zaman 90’lar nihayetinde, enteresandı.

3)Şiiri yazmaya başlamak mı zordur yoksa onu bitirebilmek mi? Yazar/Şair olmak isteyen üniversite öğrencisi arkadaşlarımıza tavsiyeleriniz nelerdir?

Ya estağfurullah hani şiirin tavsiyesi olmaz. Şiiri diğer edebi metinlerden ayırmak lazım, doğru hikaye yazmak öğretilebilecek, anlatılabilecek bir şeydir. Şiirin doğası bu türden nasihatlere de pek uygun değil. Derdi olan adam şiir yazar, biraz birikim biraz da doluluk lazım, sonra bir şekilde boşaltırsın kendini, elbette iyi şairler okumak lazım, akacağın mecrayı bulmak için. Mahalle ayrımı yapmadan Zarifoğlu okumak lazım, Nazım okumak lazım, Alper Gencer okumak lazım, Neruda da okumak lazım. Diğer edebi metinler gibi bir matematiği yok, farklı bir iş. İlk soruya gelirsek zaten bir şiir bitip bitmediğine kendisi karar verir. Bazı şiirlerim bana hala yarım kalmış gibi gelir. Şiir eğer bittiğine karar vermişse sen bile yazıyor olsan, bir dize daha eklesen kaçak kat çıkmış gibi olursun. Şiire başlarken onun bir sancısı oluyor mutlaka, zaten o sancı olmasa şiir yazamazsın. Zaten şiir seni yönlendiriyor, birkaç kelime yazdıktan sonra şiir sana hükmediyor.

4)Sizin hâlihazırda Eskişehir Anadolu Lisesi’nde Felsefe öğretmeni olduğunuzu biliyoruz.Peki sizce edebiyat mı felsefe mi?

Kesinlikle edebiyat bir kere. Edebiyat çok çok güçlü ve evrensel bir alan, felsefe daha spesifik bir iş, özel entellektüel bir merakın varsa içine girebileceğin bir iş anlaması çok güç. 21 yıllık felsefe öğretmeniyim, hala Hegel’i anlamakta güçlük çekiyorum.”Ne demek istemiş bu adam?” diyorum. Felsefe tırnak içerisinde elit bir iş, edebiyat öyle değil; toplumun her kesimine hitap edebilirsin. Silahları çok fazla. Edebiyat çok güçlü bir anlatım yolu. Ama keyif aldığım şeyi soracak olursan ”Edebiyat Felsefesi” derim ben bu soruya. Birbirlerine yakıştıklarını düşünüyorum. Çok iyi bir filozof olup çok iyi edebiyatçı olan insanlar var. Mesela Nietzsche, çok iyi bir şairdir, filozoftur ya da Dostoyevski, çok iyi bir romancı olduğu kadar şahane de bir filozoftur. Ne kadar egzistansiyalist varsa mutlaka etkilemiştir. Bir yerden sonra edebiyat nerede bitiyor, felsefe nerede başlıyor, bunu keskin çizgilerle ayıramayabilirsin.

5)Kişisel Edebiyat Atlası’nda yer verdiğiniz yazarlar hayatınızda neyi değiştirdiler ki onlara kitabınızda yer verdiniz?

Spesifik olarak bir şey söyleyemem. İşte Dostoyevski şunu değiştirdi, Kafka bunu yaptı, diyemem ama bir şekilde bana değmeyen adamı da oraya koyacak halim yok haliyle. Yüzlerce yazardan binlerce kitap okumuşuzdur, dolayısıyla o havuzdan bunları çekiyorsam bir anlamı var. Bir kere istisnasız çok sevdiğim yazarlar, ikincisi hepsinin Türkçe’ye çevrilmiş tüm kitaplarını okumayı prensip edinmiştim. Orhan Pamuk, Yakup Kadri, Oğuz Atay, Ahmet Hamdi bizim tam anlamıyla dünyaya tanıtamadığımız, Edebiyat Kanonu’na ekleyemediğimiz yazarlar. Şimdi okuyoruz hani Ahmet Hamdi Fransızcaya çevrildi falan ama bence biraz geç kalındı, emekleyerek hareket edildi. Dünyanın büyük edebiyatçıları sikletinde olduklarını düşünüyorum. Özellikle kendi öğrencilerimin farkındalıklarını arttırmak istedim. Genişletilmiş ikinci  baskı da geliyor 1-2 aya.

7)Biraz da yeni kitabınız ‘Aslında Herkes Haklı’ hakkında konuşalım.
Şubat ayında ilk baskısını yaptı, hayırlı olsun. Kitapta,

‘oysa benim de dünyaya ve içindeki bir takım saçmalıklara
pervasızca kafa tuttuğum zamanlar vardı
sen yetişemedin
bir haksızlık bir adaletsizlik bir bile isteye kırılmış kalp
görmeyeyim yıkarım ortalığı dediğim zamanlar vardı
sen görmedin’

diye devam eden bir bölüm var. Sen yetişemedin/sen görmedin dediğiniz kişi yetişseydi/görseydi Ali Lidar nasıl biri olurdu, aradaki fark ne olurdu?

Çok bir şey olmazdı herhalde yea. Arkasından sallamak kolay, muhtemelen ne olacaksa o olurdu. Şiir yazarken bazen sen diye kendinden de bahseder insan. Her sen bir ikinci kişi olmayabiliyor, 20 yıl önceki sen’e de mesela bir başka biriymiş gibi sen diye hitap edebiliyorsun. Şiirlerimle ilgili böyle bir sıkıntı var ezbere bilmiyorum hiçbirini, kendi şiirlerimi okumaya da çok katlanamıyorum, komik geliyor. Söyleşilere gittiğimde de ilk şartım ”Bana şiir okutmayın” oluyor.

8)Büyük bir Küçük Prens tutkunusunuz ve bir koleksiyon yapıyorsunuz. Küçük Prens’in hayatınızdaki yeri, size kattıkları nelerdir? Ve tabii kitabın size göre en etkileyici bölümü nedir, paylaşır mısınız?

Onun gülü ile vedalaştığı sahne çok etkileyicidir; her sahne etkileyicidir ama o sahne beni epey etkilemiştir, yüzlerce kez okumuşumdur. Son 4-5 yıldır gittikçe büyüyen bir koleksiyon yapıyorum. Farklı dil ve lehçeler ve Türkçe’deki farklı yayınevlerince basılan Küçük Prens’leri topluyorum binin üzerinde kitap oldu. 2 yıl önce Adımlar Kitabevi’nde bir sergi açmıştık tabi objeler vesaireler de var. Kafamın bir yerlerinde de, bundan da mütamadiyen bahsediyorum, bir müze oluşturabilme fikri var. Hiçbir şey beceremezsem evimin bir odasını bir müze gibi insanlara açma düşüncem var. Çok değerli bir kitap. Benim koleksiyon yapıyor olmam bağlamının dışında bir şey oldu artık. Meta olarak da değerli bir kitap. Çok sıkılan bir adam olduğum için bu benim için bir meşgaledir,heves etmek,mesai harcamak iyidir.

9)At figürünü kitaplarınızda olsun, sosyal medya paylaşımlarınızda olsun hep görüyorum. Sizde bu at sevdası ne zaman başladı ve hikayesi nedir?

Seviyorum atları yea güzel hayvanlar, öğrencilik yıllarında ganyan oynardık :) . Asil hayvan abi ya. Bir de kedidir köpektir etrafta hep muhattapsın, ben her hayvanı severim, Allah’ın emaneti sonuçta. At öyle bir hayvan değil öyle her an sırnaşabilecek bir hayvan değil.

10)Sizi hep melankolinin şairi olarak biliyoruz. Merak ettiğim bir soru var. Mezar taşınıza ne yazardınız? Ya da hayattaki mottonuz, felsefeniz nedir?

..(gülerek cevaplar) Hakan Günday’ın Kinyas ve Kayra’dan bir anekdot vardı. ”Beni yüzüstü gömün çünkü çok şey gördüm” gibi bir şey söylüyordu. Beni de valla yüzüstü gömerlerse iyi olur, yatarım.

11)Bu biraz değişik bir soru olacak. Saçlarınızı uzun zamandır
kestirmiyorsunuz. Sebebi nedir?

Sanırım baskıyla ilgili bir şey. Ortaokul ve lisede çok özenirdim uzun saça, saç uzatmak isterdim. Korkunç bir baskı vardı bizim zamanımızda, bilmiyorum sizin zamanınızda yoktur herhalde. Babam mütedeyyin, muhafazakar bir insan olduğu için saçtır, küpedir hoş karşılanmazdı. Belki ben de gençlik yıllarımda hevesimi alsaydım uğraşmazdım. Ona yoruyorum.

12)Eğer şu anki mesleğinizi icra ediyor olmasaydınız hangi mesleği yapmak
isterdiniz?

Bayılmıyorum şimdi öğretmenliğe açıkçası. İnsanlarla sağlıklı ilişki kuramıyorum, iletişim sorunum var. Öğretmenlik de öyle bir iş ki sabahtan akşama kadar bir grup insanla iletişim halindesin. Ekmek paramı kazanıyorum, haliyle büyük bir saygıyla yapıyorum işimi ama aşkla yapıyor muyum? Hayır. İşime gereken saygıyı duyuyorsam bunun kafi olacağını düşünüyorum. Başka şansım olsaydı öğretmen olur muydum? Olmazdım. Meslek seçme şansım olsa organik tarım falan becerebilirsem bir arazi olsa beni doyurabilecek kadar, birkaç hayvan falan çok rahat ederim. İyi hissederim gibi geliyor.Gider birkaç ay sonra sıkılır mıyım? Mümkün.

13)Son olarak KafaKampüs okurlarına bir mesajınız var mı?

Eyvallah. (Sen oraya bir şeyler yazarsın :) , selamlar)

 

Ali Can Göksu

Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisiyim. Yani yaprak döker bir yanım,bir yanım bahar bahçe. Hayata bakış açım gülerken düşünmek:) KafaKampüs'e de bu yüzden katıldım zaten. Sizler için de elimden geleni yapacağım. Kısacası elimden gelen yüreğimdir.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu