Yola Çıkmak Neden Bu Kadar Zor? | Yol açık, Yola Çık (2)
Yola çıkmak zor iş, hele de sürekli yapman gereken işler veya kovalaman gereken fırsatlar varsa. En azından benim için öyleydi.
İki öğrenci düşünün, günlük hayatın hengamesi içinde derslerin ve okulun yanında, kulüpler, dernek faaliyetleri, konferanslar, eğitimler vs. pek çok şey ile ilgilenen ve bunların yanında da seyahat bloglarını okuyan, fırsatını buldukça da en az maliyetle yurtdışında bir yerlere gitmeye çalışan iki öğrenci. 2016 Haziran’ı da finallerden canımızın çıktığı ve ucuz yollu yapacak şeyler aradığımız bir dönemdi. Abdullah’ın bu konuda benden daha yaratıcı olduğunu kabul etmekte fayda var.
Yazın gezmek için artık geç olduğunu ve zaten hali hazırda ayrı ayrı başka planlarımız olduğu için bir sonraki uzun tatile, 2017’nin Ocak ayı, ne yapabiliriz diye düşünüyorduk. Biraz düşündükten sonra Likya yolunu yürümenin hem bizim için eğlenceli hem de herkesin yazın yürüdüğü bir yolu kışın yürümenin daha zorlayıcı ve eğlenceli olabileceğini düşündük. Bu düşünceye ulaşmamız ve uçak biletleri almamız arasında sanırım 5 dakika yoktu. Hemen akademik takvime bakıp gelecek güz döneminin sınavlarının bittiği günün akşamına uçak biletlerini aldık. Eğer 5 dakika daha düşünsek muhtemelen o uçak biletlerini almazdık diye düşünüyorum. Çünkü bir iki gezgin bloğu dışında hiçbir yerde Likya yolunu kışın yürümenin nasıl olabileceğine dair bir bilgi yoktu. Olanlarda zaten sıkıntılar ve sorunlarla doluydu.
Abdullah’la Likya yolunu yürüyelim dedikten sonra önümüzde yola çıkmak için yaklaşık 6 ay ve koca bir güz dönemi vardı. Yolun çok zorlu olacağını bildiğimiz için dönem içinde spor yaparak fit hale gelmemiz gerektiğine karar vermiştik. Diğer bir konu da ekipmanlardı. İyi bir sırt çantası, çadır, uyku tulumları vs. bir sürü eksiğimiz vardı alınması gereken ve bizim hepsini almamız o dönem için imkansız gibi bir şeydi. Bunları araştırmakla geçti koskoca 5 ay ve dönem sonuna geldiğimizde ikimizde spor yapıp fit olmak şöyle dursun kilo almış ve döviz kurlarının çılgınca yükselmesi ile zaten dar olan bütçemize büyük bir darbe daha almıştık.
Planlar Değişir…
Durumun vehametini gördükçe planı değiştirip acaba başka bir şey mi yapsak diye düşünmeye başladık. Tam bu dönemde gelen bir teklif ile kafam biraz daha karışmıştı. İngiliz Parlamentosundan millet vekillerinin, Türkiye’deki gençlerle yuvarlak masa toplantıları yapacağı bir etkinlikten davet almıştım. Böyle bir fırsat karşıma çıkmışken diğer tarafta elimizde sadece Dalaman’a gidiş ve bir ay sonra Antalya’dan dönüş biletlerimiz vardı. Tüm olumsuzluklar ve karşı taraftaki cazip teklife rağmen Abdullah ile daha önceden aldığımız bir karar olduğu için teklifi reddettim.
Ben daha önce Akdeniz kıyılarını görmediğim için oraları görmeyi istiyordum. Abdullah da çok uzun zaman önce oralara gitmişti birlikte oraları gezebileceğimizi konuşurken Abdullah’ın kız arkadaşı Zeynep ve onun arkadaşı Nalan’ın da bize katılabileceğini ve beraber gezmenin daha eğlenceli olacağına karar verdik. Birlikte “acaba şurayada mı gitsek? Biraz daha ilerlesek buraya da gitsek.” derken Kars’a kadar rota çıkarmış olduk. Yine okulun kafesinde bunları konuştuğumuz bir gün Azerbaycanlı dostum Mehdi o dönemlerde Bakü’de olacağını ve oraya kadar gelirsek bizi misafir edebileceğini ve Azerbaycan’ı gezdirebileceğini söyledi. Likya yolunu yürüme fikri ile başlayan gezme fikri Bakü’ye kadar uzanan otostop turuna dönüşmüş oldu. Ama şunu da biliyorduk ki güzergahımız her an değişebilir, her an kendimizi başka yerlere sürüklenmiş olarak bulabiliriz ki öyle de oldu. Yolda Abdullah ile yollarımız iki kez ayrıldı o Kuzey Irak’a ben ise İran, Azerbaycan ve Gürcistan’a gittim. Ayrıntılar gelecek yazılarımda!