KariyerRöportaj

Uzman Psikolog Esra Üçok’tan Kariyer Planlaması Üzerine Tavsiyeler | Röportaj

Kafakampüs’te röportajlar devam ediyor.  Yazarlarımızdan Ayşe Nida YILDIZ ve Hanife AK  okurlarımıza kariyer planlamasında yol göstermesi umuduyla Uzman Psikolog  Esra ÜÇOK ile detaylı bir röportaj yaptı. Sayın Esra ÜÇOK‘a bizleri kırmayıp röportajı kabul ettiği için teşekkür ediyoruz.

Merhaba Esra Hanım hoş geldiniz.

Merhaba kızlar hoş bulduk, teşekkür ederim davetiniz için.

Öncelikle sizi tanıyalım, Esra Üçok kimdir?  Kendinizden, eğitim hayatınızdan, kişisel yaşantınızdan ve hobilerinizden bahsedebilir misiniz?

Öncelikle eğitim hayatımdan başlayayım. Boğaziçi Üniversitesi Psikoloji bölümünü 2003 yılında onur derecesiyle bitirdim. Üniversite sınavına hazırlanırken Psikolojiyi aklımın ucundan bile geçirmemiştim. 18 tercihimin on yedisi; matematik, işletme, ekonomi ağırlıklı sayısal tercihlerdi. O zaman Boğaziçi’nde İnşaat Mühendisliği okuyan bir yakınım bana tercih konusunda destek olurken “Ben Boğaziçi’nde tekrar okusam sadece Psikoloji okurdum.” dedi ve sanırım kendi hayali olan bir şeyi bana yazdırdı (gülüşmeler). Dördüncü tercihime de onu yazmış bulundum ve bu şekilde yolum Boğaziçi Üniversitesi ile kesişti. Eğitim hayatımın sonrasında da İnsan Kaynakları alanında kariyerime devam ettim.

Beni en çok tanımlayan şey ise bitmek bilmeyen bir öğrenme isteğim ve tutkumun olması bence ve sanırım bunu hobi haline getirdim. Özellikle odaklandığım, uzmanlaştığım bir hobim yok ama doğa yürüyüşü yapmaya, doğayı gözlemlemeye bayılıyorum. Çünkü doğa eğer görmeyi ve okumayı başarabilirsek bize çok fazla mesaj veriyor bence. Doğanın zihnimi açtığını düşünüyorum. Az önce de çalıştığım üniversitenin kampüsünde ufak bir yürüyüş yaptım, aklıma gelen bilgileri unutmamak için hemen telefonuma kaydettim. Tabii gelişen çağa ayak uydurmak lazım; bazen cep telefonunu not defteri olarak kullanıyorum. (gülüşmeler)

Genel bir giriş yaptınız zaten ama meslek hayatınızı, edindiğiniz tecrübe ve deneyimleri, özel sektörün size kazandırdıklarını bizimle paylaşabilir misiniz?

Evet, biraz giriş yapmış ve üniversite eğitimimden sonra İnsan Kaynakları alanında devam ettiğimi söylemiştim. Üniversite hayatım boyunca, birinci sınıftan itibaren insan kaynakları alanında staj yaptım ve mezun olduğumda neredeyse bir uzman yardımcısı seviyesindeydim. Mezun olduktan kısa bir süre sonra Japan Tobacco International firmasında İnsan Kaynakları departmanında işe başladım; ardından sırasıyla Johnson & Johnson, Citibank, Kimberly-Clark gibi global şirketlerin İK yapılarında bulundum.

Çok uluslu şirketler oldukları için de çok farklı milletten, kültürden ekiplerle birlikte çalışma fırsatım oldu. Böylesine bir ortamda fark yaratacak işler yapmak zorundasınız ve bu da sizi hep kendi sınırlarınızın ötesine geçmeye teşvik ediyor. Açıkçası üniversite hayatı bize bir duruş/bakış açısı kazandırıyor, yöntem öğretiyor ve sorgulama becerimizi geliştiriyor fakat iş hayatına yönelik teknik/fonksiyonel yetkinlik gelişimi açısından yeterli katkıda bulunmuyor. Dolayısıyla “iş ancak işte öğreniliyor arkadaşlar” diyor ve bol bol staj yapmanın, part-time çalışmanın kıymetli olduğunu düşünüyorum.

Bunun yanı sıra bir takımın oyuncusu olarak organize işler yapabilmeyi, kendinizi kontrol etmeyi, uyum ve çatışmayı, etkili iletişim kurmayı vb. daha sayısız yetkinliği deneyimleyerek kendiniz hakkında bilgi sahibi oluyorsunuz. Yaşadığınız olumlu/olumsuz, acı/tatlı her şey size aslında size dair bir geri bildirim oluşturuyor. Bunların insanın kendisini tanımasında ne kadar önemli fırsatlar olduğunu görüyorsunuz.

“Kariyeri tanımlarken sonuca değil o süreçte yaptıklarımıza odaklanmamız gerekiyor.”

Güncel olarak bir parçası olduğunuz Şehir Üniversitesi Kariyer Merkezi’nden bahsedebilir misiniz? Kariyer merkezi neyi hedefler, temel motivasyonu, üniversite içindeki yeri, öğrencilere yaklaşımı ve öğrencilerden beklentisi nedir?

Öncelikle sorunuzu çok sevdim. Bazen doğru soruyu sorabilmenin cevabı vermekten de önemli olduğunu düşündüğümü söylemeliyim. Peki, kariyer merkezi nedir? Baktığımız zaman bu birimle ilgili yanlış bir algı var öğrencilerde, bunu düzeltebilmek adına iyi ki bu soruyu sordunuz. Öğrenciler burayı kendilerine iş/staj yeri bulma birimi gibi bir birim olarak algılıyor. Biz elbette belirli fırsatları öğrencilerimize haber veriyoruz, bu fırsatlara başvurmaları için onları teşvik ediyoruz ancak öğrencilerin bu konuda sorumluluk alması; kısacası “hazırcılık” yapmamaları gerekiyor. Bu mücadeleyi verirken kendiniz hakkında pek çok şey öğreniyorsunuz; bunu da bir araştırma ve gelişim fırsatı gibi görmek gerekiyor. Çünkü birer yetişkin olarak kendi işinizi kendiniz bulmak, kendiniz kovalamak zorundasınız.

Kariyer Merkezi de sizleri bu yolculuğunuzda yetkinlik ve kişisel gelişim açısından destekleyen bir birim; profesyonel hayat ile üniversite arasındaki bir köprü diyebiliriz. Ben de hem hala akademinin içinde hem de özel sektörü deneyimlemiş biri olarak buraya bu vizyonu taşımaya çalışıyorum. Biz burada bütün öğrencilerimize bir duruş sahibi olma, etik ve ahlak prensipleri çerçevesinde çalışma, iletişim kurabilme, liderlik, analitik düşünme, ekip çalışması yapabilme vb. becerilerin önemini anlatmaya çalışıyoruz.

İşinde iyi olabilirsin ama kendini iyi ifade edemiyorsan,  iyi bir dinleyici değilsen, organizasyon becerilerin gelişmemişse, iyi bir takım oyuncusu değilsen, sonuca gitmek için her yol mubah diyorsan bütün bunlar gelecekte senin için büyük zorluklara sebep olacak. O yüzden biz şimdiden bire bir kariyer danışmanlığı yapıyoruz, sohbet ediyoruz, etkinlikler düzenliyoruz ve bu farkındalığı kazandırmaya çalışıyoruz. Var olan kaslarınızı güçlendirmeye çalışıyoruz çünkü mezun olup kampüsten dışarıya adımınızı attığınız anda emin olun sudan çıkmış balığa döneceksiniz. İşte biz yaşanacak o muhtemel şaşkınlığı en aza indirmeye çalışıyoruz.

Öğrencilerin Kariyer Merkezi’nden beklentileri talepleri nelerdir? En sık hangi sorun ya da sorularla karşılaşıyorsunuz?

Daha önce belirttiğim gibi öğrenciler tarafından her şey çok hazır bekleniyor bence. Bu sadece bizim üniversiteye has bir sorun değil aslında; bu kuşağa ait genel bir özellik bu sanırım (gülüşmeler). Öğrenci kapıdan giriyor “İş var mı?” diye soruyor neredeyse. Ayrıca artık CV nasıl hazırlanıyor diye sorulması bile bence uygun değil; buna dair o kadar kaynak varken bunu sormak yerine CV nasıl anlatılır; benim hikâyem ne anlatıyor veya ne anlatmasını istiyorum şeklinde bakış açısına sahip olunmalı diye düşünüyorum.  Onun dışında mülakat simülasyonları ile bir mülakatta nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda destek olmaya çalışıyoruz.

Mezun olan öğrencilerimiz de bize ulaşıyor, kariyer değişikliği hakkında veya kariyerimi doğru yönetiyor muyum tarzında sorular gelebiliyor; yurt dışına gidip gelenler dönüşte burada adaptasyon sorunları yaşayabiliyor. Mezunlardan iş bulamayanlar da danışmanlık almaya geliyor. Sosyal sorumluluklara yönelik etkinlik yapma talepleriyle gelen öğrencilerimiz de oluyor ve bu bizim öğrencilerimizin oldukça güçlü yönlerinden biri. Birlikte neler yapabileceğimiz konusunda beyin fırtınaları yapıyoruz. Kulüplerle yakın iletişim halindeyiz, birlikte ortak etkinlikler düzenliyoruz ve daha fazla öğrenciye ulaşarak, verimli işbirlikleri gerçekleştiriyoruz.  

“Kendimize karşı esnek olup başarısızlıklarımızı kabul edelim; başarısız olan yönümüzü de sevelim, reddetmeyelim.”

Gelelim “kariyer” kelimesinin kendisine. Kariyer nedir, ya da ne değildir?

Kariyer dediğimiz şey bir sonuç, varış yeri olarak algılanabiliyor ama kariyeri tanımlarken sonuca değil o süreçte yaptıklarımıza odaklanmamız gerekiyor. Birey olarak her anın hakkını vermemiz gerekiyor; ders çalışırken kısa vadeli bir hedef için – sınav ya da not için- değil öğrenmeye, öğrenme sürecinin kendisine odaklanmamız gerekiyor. Doğadaki her şey birbiriyle ilintili, o yüzden öğrenmeye odaklanıp bilgileri birbiriyle ilişkilendirmeyi ve yeniden düzenlemeyi bilmek lazım.

Hiçbir planım yok diyen kişi bir yaprak gibi rüzgâr nereden eserse o tarafa savrulmaya meyilli oluyor, bu da kişinin kaybolmasına sebep olabiliyor. O yüzden ne yapmak istediğinize, kariyerinize dair bir rota belirlemek elzem ama kariyer planlaması için çizdiğiniz o rota dinamik olmalı. Çünkü hepimiz bir yolda yürüyoruz ve o yol bize çok farklı yollar da açabilir, bu sebeple yol alırken bütüncül bakmak, detayı kaçırmadan bütünü de görmek gerekiyor. Kafanızda on yıllık bir plan yaptınız diyelim, ama yürüdüğünüz o yol bambaşka bir yere evrilebilir. Bence kariyer planlaması o anda olabileceğim en iyi olmak için ne yapmalıyım sorusuna verdiğimiz cevaptır.

Bir diğer husus, kendimize karşı esnek olmayı öğrenmekten geçiyor çünkü hata yapmak da kariyer planlamasının bir parçası aslında. Bir hata yaptıysam geriye dönüp hatama bakmalıyım, “burada bir hata yaptıysam bu hata bana bir şey öğretti bir şey kattı” diyebilmem lazım. Daha da önemlisi başarısızlıklarımızın tadını çıkarmayı öğrenmek gerekiyor. Sistem bize hep başarı odaklı olmayı öğretiyor olsa da her konuda ve her alanda başarılı olmak zorunda değiliz, başarılı olamayabiliriz. Kendimize karşı esnek olup başarısızlıklarımızı kabul edelim; başarısız olan yönümüzü de sevelim, reddetmeyelim. Zira mutlu ve tatmin olduğumuz bir hayat sürmemiz için bugünkü anlamıyla “başarılı” olmak zorunda değiliz.

Dünya çok hızlı bir değişim içinde;  gelecekte birçok mesleğin kaybolacağı,  iç içe geçeceği ya da form değiştireceği öngörülüyor. Bu öngörüleri, günümüz şartlarını, hızla değişen dünyayı ve ihtiyaçları göz önüne alarak nasıl bir kariyer/gelecek planlaması yapmalıyız?

Hayat çok hızlı değişiyor arkadaşlar. Dijital bir dönüşümden bahsediyoruz artık; endüstri 4.0 (d)evrimi ile insanlara minimum düzeyde gerek duyulacak şekilde organize edilen bir iş dünyasının oluşumu söz konusu. Mümkünse hayatınıza bu dijitalleşme ile ilgili bir şeyler koyun çünkü sistem ona doğru evriliyor fakat bu noktada kariyerinizi planlarken gerçekliklerden kopmamak da önemli. Dünyaya artık “Küresel Köy” deniyor; bilimde, akademide veya sektörde, ne taraftan bakarsak bakalım her şey disiplinler arası, bunun bilincinde olmalıyız. Örneğin, bugün bir mühendislikle bir sosyal bilim dalı yan yana duruyor, ya da mimarlığın içine tarih de giriyor. Tabii kişisel olarak ne kadar dijitalleşirsek dijitalleşelim kişiler arası iletişimin önemini her devirde koruyacağını düşünüyorum. İnsan dokunuşu olmadan, insanlarla o teması kurmadan ve karşılıklı konuşmadan sağlıklı etkileşim yaratılabileceğini sanmıyorum. İnsan odağımızı yitirmemek gerekiyor; her şeyi dijitalleştiremeyiz, duyguları dijitalleştiremeyiz.

“Kariyer üzerine düşünürken sizi en çok mutlu eden şeyleri, çocukken oynadığınız oyunları düşünmek bile size ilham verebilir.”

Hayatta insanı besleyen şeyler insanların birbiriyle olan ilişkileridir, günün sonunda “iletişim” hep önemli kalacak çünkü insanlar robot olmayacak. Bence kariyer üzerine düşünürken sizi en çok mutlu eden şeyleri, çocukken oynadığınız oyunları düşünmek bile size ilham verebilir. Kariyerinizi planlarken en çok emeği kendinize verirseniz yani kendinizi tanımayı ilk basamağa yerleştirirseniz her çağı yakalarsınız; sonuçta o evrimi/devrimi gerçekleştirecek olan sizlerin yaratıcı çalışmaları olacak. Evet, dünyayı kaçırmamak lazım ama tamamen de akışa odaklanıp kendimizi unutmamamız gerekiyor.

Mesela ben küçükken tek başıma aynanın karşısına geçip karşımda beni dinleyen insanlar varmış gibi konuşmalar yapardım ve bundan çok keyif alırdım. İnsan Kaynakları alanında çalıştığım zamanlardan, eğitmenlik yaptığım dönemlerden bugüne pek çok yerde seminer/eğitimler verirken bu çocukluk hayalimi gerçekleştirebiliyorum. Kendimi çocukken o çok severek yaptığım şeyi yaparken buldum. Bu yüzden özünüzden kopmamanız gerekiyor.

Özetle, iyi bir kariyer planlaması kişinin kendisini tanımasından geçiyor. Eğer kişi kendini tanıyor ve nelerden zevk aldığını biliyorsa çeşitli seçenekler arasında kendine uygun olanı bulup değişimde kendine bir yer edinebilir. Yeter ki siz öncelikle kendinizi tanıyın, o yollarda önünüze hangi kapılar açılırsa açılsın, ‘üç yıl sonra, beş yıl sonra’ gibi kalıplara ihtiyaç duymadan hangi yöne gideceğinizi bilirsiniz. Dijitalleşme konusuna benden daha çok hâkim olan uzmanlar var; bu konuda kendimi de yeterli düzeyde geliştirmiş görmüyorum. O nedenle sorunuza kendi penceremden cevap verebildim; daha dijital cevaplar için bu konuda hem bilgisi hem de ilgisi olgunlaşmış kişilere ulaşmanızı tavsiye ederim. (gülüşmeler)

Üniversiteyi iyi bir kariyer elde etmek için ilk basamak olarak adlandırıyoruz. Peki, iyi bir kariyer için iyi bir üniversite hayatı nasıl olmalıdır? Derslerde başarılı olmaya odaklanmanın yanı sıra kendimizi geliştirmek için neler yapabilir, üniversite hayatını nasıl değerlendirebiliriz?

Çok güzel bir soru. Kesinlikle üniversite hayatı yolculuğun ilk durağı diyebiliriz. Derslerde başarılı olmak tabii ki çok önemli, öncelik derslere verilmeli elbette. Fakat ben hep şunu söylüyorum; not ortalaması ve sınav kaygısı yüzünden etrafımıza bakmayı unutmamalıyız. Kendimden yola çıkarak söylüyorum; gerçekten dört sene boyunca kafamda devamlı olarak not ortalaması takıntısıyla yaşadım. Oysa hayattaki başarı ve mutluluğun ve hatta gerçek anlamda iyi bir kariyerin not ortalamasıyla ilgisi yok.

Akademik kariyer düşünen arkadaşlar için bile belli bir not ortalamasını tutturmak yeterli. Bunun yanı sıra yaptığınız faaliyetler, etkinliklere katılım göstermeniz, liderlik göstermeniz çok önemli. Burada liderlikten kastım illa on kişiye yüz kişiye liderlik etmek değil; kendinizin lideri olmak. Aslında her birimiz birey olarak kendi hayatımızın lideriyiz, bunun farkında olmak önemli. Kendini tanımak o kadar önemli ki; belki bazı derslerde başarılı bazılarında ise başarısız olacaksınız. Bir öğrencinin “Ben bu derse bu kadar ilgiliyim ya da bu kadar alsam yeterli” diyebilmesi veya başka bir derse daha çok ilgi ve yeteneği varsa o derse daha çok enerji ayırması ve “bu derste daha iyi olmak için çaba harcamayı tercih ediyorum” diyebilmesi gerekiyor.  Kişinin kendisiyle ilgili planlarını doğru yapabilmesi ve kaynaklarını iyi kullanması gerekiyor.

Ben üniversite sınavına hazırlanırken Uzay Geometri diye bir konu vardı; benim matematiğim ve geometrim iyiydi ama uzay geometriden 3 soru vardı ve yapamıyordum. Özel ders almama, dershaneye gitmeme rağmen uzay geometriyi yapamadığımı görünce sınırlarımı fark ettim. Benim uzay geometriye yeteneğim yoksa artık enerjimi ve vaktimi yani kaynaklarımı buna harcamanın mantığı olmadığını anladım. Bunun yerine daha iyi yapabileceğim şeylere enerjimi ve zamanımı ayırdım, mesela matematiğe. Üniversite sınavında matematikte sanırım 2-3 yanlış yaptım sadece; neredeyse tamamını doğru cevapladım. Kısacası kulüp etkinliklerine katılın, sorumluluk alın, gönüllü veya dersler kapsamında projelerde rol alın; network oluşturmaya başlayın ve iyi bir öğrenci olmaktan öte iyi insan olmayı hedefleyin.

Esra Hanım, bugün size öğrencilik yıllarınıza geri dönebilme imkânı verilse neleri değiştirirdiniz o yıllara dair? Keşke yapmasaydım ya da iyi yapmışım dediğiniz neler var?

Az önce de söylediğim gibi bu kadar not takıntısı içinde olmazdım. AA alamadığım dersler için günlerce ağladığımı bilirim (gülüşmeler). Yine ders çalışırdım, yine derslerime çok önem verirdim ama öğrenmeyi notun önüne koyardım. Öğrencilik yıllarımda kampüsümüz bize çok fazla sosyal imkân sunan bir kampüstü fakat ben bir sınavdan çıkıp bir ay önceden diğer sınava çalışmaya başladığım için (gülüşmeler) kampüsün imkânlarından pek yararlanamadım. Dolayısıyla kulüplerle ve etkinliklerle daha fazla etkileşim içinde olmayı gerçekten isterdim. Bir dönem kulüp faaliyetlerine katıldım fakat derslerime daha az zaman ayırmaya sebep oluyor düşüncesiyle devamlılık gösteremeyip ayrıldım.

Diğer taraftan da iyi yapmışım dediğim şeylerden biri okul döneminde her yaz ve son sınıflara doğru kışın dahi yaptığım staj ve yarı zamanlı çalışmalar; bunlar sayesinde ilk işimi çok hızlı ve çok kurumsal bir firmada yapabildim. Geçmişe yönelik diğer bir memnuniyetim, Boğaziçi Üniversitesi’ne girdiğim 1998 yılından bugüne hala bölüm hocalarımla iletişimimin devam ediyor olması. Onların takdirini almak hala beni çok mutlu ediyor ve artık öğrenci-hoca ilişkisinden öte iki yetişkin seviyesinde birbirimizden farklı konularda bir şeyler öğrenmek ve onlardan ilham almak “iyi ki”lerim arasında. Bir de 20 yılı bulan dostluklarım var elbette…

Peki, iş hayatında? Şimdiki aklım olsa özel sektöre girmezdim akademiden devam ederdim diyor musunuz?

İş hayatıyla ilgili şunu diyebilirim; profesyonel hayat sizi geliştirirken bazen değerlerinizle çatışmak zorunda kaldığınız deneyimler de yaşatıyor. O anlarda bazen keşke kendi işimi yapsaydım dediğim zamanlar da oldu ancak insan bir şekilde bunları dengelemeyi öğreniyor. Duygularınızı yönetmeyi bu şekilde öğreniyorsunuz. Sıkça kullandığımız bir kelime haline geliyor “yönetmek”. İş hayatında öyle çok keskin çizgileriniz kalmıyor; örneğin stresi tamamen yok edemiyorsunuz ancak stresi yönetmeyi öğrenmek mümkün. Bu açılardan bana kendimi yönetmeyi öğrettiği için özel sektördeki geçmiş tecrübelerime bakıp “iyi ki” diyorum; acısıyla tatlısıyla… Ancak ben akademiden çok da kopmuş görmüyorum kendimi; örneğin hala bir öğrenciyim; Marmara Üniversitesi’nde doktoram devam ediyor. Benim kariyerimde özel sektör ve akademi hep iç içe oldu, kendimi bilimle beslemekten hiç vazgeçmedim. En önemlisi kendi kariyer yolculuğumda yaşadığım her zorluğa bana bir şey kattığı inancıyla bakınca içimde “keşke” kalmıyor.

Son olarak üniversite öğrencilerine kariyer gelişimlerinde ve üniversite hayatlarında tavsiye edeceğiniz herhangi bir kaynak kitap, yazı, film var mı?

Ben kariyer gelişimi için öğrencilerin önce kendilerini tanımaları gerektiğine inanıyorum; bu nedenle kaynak önerilerim de bu yönde olacak. Erich Fromm’un Sevme Sanatı, Özgürlükten Kaçış; Alfred Adler’in İnsanı Tanıma Sanatı; Engin Geçtan’ın İnsan Olmak; Dr. John Townsend’in Sınırlar ve Eric Berne’den İnsanların Oynadığı Oyunlar tavsiye edebileceğim eserler. Bunun yanı sıra “Century of the Self” Belgeselini ve Youtube videoları olarak da “Başarının On İki Sihirli Anahtarı / Şerif Kaynar (Tedx)”, “Öğrenme ve Beyin Arasındaki İlişki: Nöroplastisite” ve İnsanlar Nasıl Öğrenir?” videolarını izlemenizi tavsiye edebilirim.

Vakit ayırıp sorularımızı cevaplandırdığınız için çok teşekkür ederiz Esra Hanım bizim için çok bilgilendirici bir sohbet oldu.

Ben de sizlere teşekkür ederim kızlar, çok keyifli bir sohbetti benim için de.

Hanife AK – Esra Üçok – Ayşe Nida Yıldız fotoğraflar için Meryem Ayşe Göktaş’a teşekkür ederiz. :)

                                                      

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu