1930’lara Bir Aşk Mektubu: Cuphead
O klasik çizgi filmlere hepimiz aşinayız. Ne kadar bu sayfanın yazarları ve okurları olarak çoğumuz 2000’li yıllarda, o dönemin medyasıyla büyümüş olsak da; Mickey Mouse’un ıslık çalarak dümen çevirdiği “Steamboat Willie” adlı klasik çizgi klibe internette rastlamamış olmak zor bir şey. Tabii ki bu karakterler o 70 yıl içinde çok değişti; teknoloji gelişti ve ‘çizgi film’, ya da artık daha popülerleşmiş haliyle ‘animasyon’, yepyeni tarzlara yelken açtı.
Madem Konu 30’lar, Biraz Geçmişten Bahsedelim.
Cuphead, bu tarzları bir kenara bırakıp 30’lara, klasiklere ‘gönderme’ yapan, onlardan esinlenen bir tarzı sahiplendi. 2014’te anons edildiğinde bu görselliğiyle ilgiyi üzerine çekmişti ve yıllardır heyecanla bekleniyordu. 29 Eylül’de yayınlandığında, herkes hayal kırıklığına uğramaktan korkuyordu fakat Cuphead, sadece bekleneni değil daha da fazlasını yaparak dünya çapında neredeyse bütün oyun eleştirmenlerinden 10 üzerinden 9 puan almayı başardı. Bir aydan kısa sürede 1 milyondan fazla sattı, ve birçok sitenin “2017’nin en iyileri” listesinin başı çekecek gibi görünüyor.
Peki oyun nasıl bir şey?
Oyun, ilk izlenimi kendine has tarzıyla, görselleri ve caz müziği ile “Oyunlar sanat değildir.” diyenlere inat olarak hazırlanmış sunumuyla ilgi çekiyor. Ama oyuncuları ekrana saatlerce bağlaması için bunu bile yeterli bulmayıp, oynayanlara son yılların en zor oyun tecrübelerinden birini yaşatıyor. ‘Run and gun’ adı verilen platformları ve ekran dolusu düşmanları aşarak ‘bölüm sonu canavarları’na ve onların büyük savaşlarına odaklanmış bir oyun Cuphead. Bu özellikleriyle ilk bakışta Mario ya da (daha isabetli bir şekilde) Metroid oyunlarını andırıyor olsa da zorluğu ve bölüm sonu canavarlarına olan odağıyla Dark Souls’un yarattığı hissi veriyor.
Sıkça baştan başlayacaksınız.
Çizgi film ve el çizimi tarzları bizde genelde “çocuklar tarafından” ya da “çocuklar için” yapılmış izlenimi uyandırabiliyor. Bu görsellik sizi kandırmasın; oyun oldukça zor. O kadar ki, geçtiğimiz Eylül ayı içerisinde bir oyun eleştirmeninin oyunun ‘mekanikleri öğrenme’ bölümünde bile art arda başarısız olması “Oyun eleştirmenleri oyunlarda yetenekli olmalı mı olmamalı mı?” temalı büyük bir tartışma başlattı. Tabii bahsi geçen kişinin “şu tuşa basın” kıvamındaki bir yazıyı görmeyi reddetmesi ona hiç yardımcı olmamıştı. Ama bu durumla dalga geçip kendisini “yeteneksizlik”le suçlayan bir çok kişi oyuna başlayınca (belki tanıtım bölümünün olmasa da) oyunun genelinin daha önce karşılaştıkları çoğu şeyden daha zor olduğunu gördü.
Herkesin denemesi gereken bir oyun.
Oyunu Steam’den indirebilirsiniz. Şimdiden iyi eğlenceler.