Okunacak Değil, Yaşanacak Bir Kitap | Sahilde Kafka İncelemesi
Sahilde Kafka, 21. yüzyıl edebiyatına damgasını vuran, kitapları bağımlılık yaratan yazar Haruki Murakami’den, hayatın tatsız gerçekliğine karşı büyülü bir dünyanın kapılarını açan bir roman. Sahilde Kafka, 2005 yılında New York Times tarafından ‘Yılın En İyi 10 Romanı’ arasına seçilmiş, 2006 yılında World Fantasy Ödülü’ne ve Franz Kafka Ödülü’ne laik görülmüştür.
Roman 15 yaşındaki Kafka Tamura’nın kendini gerçekleştirebilme sevdasını konu almıştır. Çok küçük yaşta annesi ve ablası tarafından terk edilen Kafka Tamura, Tokyo’da heykeltıraş olan babasıyla birlikte yaşamaktadır. Babasına göre Kafka Tamura, Yunan mitolojisinde geçen ‘Ödip’ kehanetiyle lanetlenmiştir. Bu kehanete göre Tamura, günü geldiğinde kehanetteki kahraman gibi babasını öldürecek, annesi ve ablasıyla cinsel ilişkiye girecektir. Tamura, başına er ya da geç gelecek olan bu laneti bir an önce yaşayıp ruhunu özgürleştirmek ister ve tam 15 yaşına girdiği gün evden kaçıp macerasına başlar.
Murakami’nin bu en önemli eserlerinden biri olan Sahilde Kafka; okunacak bir kitap değil, yaşanacak bir kitap hatta bir kitaptan, romandan daha fazlası. Her şey Kafka Tamura’nın evden kaçmasıyla başlıyor. Evden kaçmak nitekim özgürlükle bağdaştırılır fakat Murakami, Kafka Tamura ile ‘özgürlüğü’ bile sorgulatıyor ve bu basit başlangıç sonunda bir gayya kuyusuna düşürüyor okuru.
Aslında bu kurgu için ‘son’ kelimesini kullanmak ne kadar doğru olur onu dahi bilemiyor insan. Her şeyden önce kitap baştan sonra metaforlar ve imgeler üzerine kurulmuş. Kafka Tamura’nın evden kaçmasının asıl sebebi babasının kendisini lanetlediğine, bir kehanetin içine hapsettiğine inanması.
Her şeyin yanı sıra, satır araları farklı birçok bilgiyle dolu; Yunan mitolojisinden felsefeye, Beethoven’dan klasik müzik ve müzik yorumlarına, önemli birçok esere göndermeler ve daha niceleri… Okurken not defterinizi asla yanınızdan ayıramayacaksınız.
Kitabı kategorize etmek bile çok güç; dram, fantastik, macera, kişisel gelişim gruplarının hepsine dahil edilebilecek geniş bir yelpazeye sahip. Okurlarının çoğunun kitabın sonunda, en sevdiği karakter “Nakata” oluyor. Nakata, küçük yaşta geçirdiği tuhaf bir durum sonucu tüm hafızasını yitirip hayatını yarım akıllı biri olarak devam ettiren, 60’lı yaşlarında bir karakter. Hafızasının kaybolmasının ardından kedilerle konuşabilme özelliğine sahip olan Nakata, geçimini komşularının kaybolan kedileri bularak sağlıyor. En son kaybolan gizemli kedinin izini sürerken yolu Hoşino adında bir gençle kesişiyor ve ikili kendini büyülü bir maceranın içinde buluveriyor. Aynı zamanda Nakata karakterinin, iyi kalpli oluşunun yanı sıra sürekli “Bendeniz Nakata” diyerek söze başlaması da okurların sempatisini kazanmasının en önemli sebeplerinden birisi.
Hüseyin Can Erkin’in çevirisiyle dilimize uyarlanan bu Murakami romanı, ne kadar metaforlarla, imgelerle, mitolojik ögeler ve olaylarla çevrilmiş. Ancak güçlü olay örgüsü sayesinde hem elinizden bırakamayacağınız hem de yorulmadan okuyacağınız harika bir eser. Murakami’nin bu büyülü dünyasının kapılarını bir an önce aralayıp, Sahilde Kafka’yı en kısa sürede yaşamanız dileğiyle…