Eleni’ye Mektuplar-1-
Sevgili Eleni
Şimdi sorsan bana hayatı karanlık evreni rengarenk görmek gibi derim. Hal bu ki hüznüme karışan siyahlar gibi bu evren. Ama nedense herkes rengarenk görmekten yana. Benim sensiz gördüğüm tek renk, siyah. Kimse görmüyor duymuyor çığlıklarımı. Tutunacak bir kaç dalı elimden aldılar. Şimdi güneşte yaşayabilmek kadar ihtimaller. Peki ya ihtimaller içinde yüzerken boğulmak? Neden?
Bilemiyorum Eleni, Elenim. Sensiz güzel yitiyormuşum. Bir kapı ardında fısıldaşırlarken duydum. Bir camdan yol gözleyip sokağa çıkamamakmış sanırım ölmek. Ah o sokaklar, geçemiyorum bile. Bizi biz yapan o sokaklarda en güzel sen söyler en güzel ben çalardım, aşkla dans eder birazda etrafa neşe saçardık. Salınır saçların yüzüme değerde en huzurlu ben olurdum. Senin için savaştığım bu sokaklar, bizim yaşantımıza sanırım pek tanık olamamışlar. Saygısı da kalmamış insanın anılara. Yıkıldık yandık eskisi gibi değil buralar. Yeniden doğmak eskisi gibi olmak değilmiş. Başka bir hayatta yeniden doğamam. Sessizlik anlıyor musun? Sessizlik Eleni. Bunun anlamını en iyi ikimiz biliriz. Hatırlar mısın? Anılarımız hayallerimiz bir ağacın altında kalmıştı. Sessizlik vardı. Şimdi sen nerdeysen cennet yaparsın bulunduğun yeri. Bilirim. Bir ağaç seç kendine uzan Eleni. Gördüğümüz gökyüzü aynı, yıldızları sayalım her gece. Aynı şeyi görebilmenin düşüncesi mutlu etsin artık bizi her gece.
Evinize gittim geçen gece. Sığınanlar olmuş. Kapı pencere yok bilemedim ki bende. Bir küle dönmüş duvarlarınız, ucu yanmış fotoğrafının. Silmişler sizi Eleni. Ben silemedim bu evren bu kadar kolay silebilmiş. Tanrı sanırım bizim gibileri hiç bağışlamıyor. En güzel günahım sensin derdim böbürlenirdim, sende her seferinde bana kızardın. Sen hep haklıydın Eleni. Paramparça söylemlerim. Zaman mekan karıştı. Kafamı toparlayamıyorum ne yedim ne içtim onu bile bilmiyorum. Sanırım bir hastalığa yakalanıyorum. Ama telaşe verme. Ben pek memnunum çünkü seni görebiliyorum. Ha bu arada perdelerle de aram hiç iyi değil Eleni. Sağa çeksem sola, sola çeksem sağdan ışık vuruyor, anlayacağın hep bir yarım, yarım.
Babam alkolik biliyorsun… Durum vahim! Dününü bile hatırlamıyor artık. Sürekli diş fırçamı kullanıyor. Sence de durum acınası değil mi? Beni de unutur mu acaba? İhtimallerin çilesi ile doğmuş rüyam. Peki ya şimdi gün aydın mı? En güzel günahım sensin benim. Bu beni rahatsız etmiyor lakin bu günaha devam etmeliydik biz seninle. mutlu bir günahkar olmak kadar güzel bir şey tatmadım daha.