Eğlenceli Kafalar

Her Yönüyle Gaming İstanbul 2019 | Gittim, Gördüm ve Öldüm

Oyun fuarları ile aranız nasıl?

Ben çocukluğumdan beri oyunlarla içli dışlı bir vatandaş olarak hayatımda bir kez dahi oyun fuarına gitmemişimdir. GameX gibi fuarlar açıkçası ilgimi çeken fuarlar olmamıştı. İnternetten az çok ne tarz içeriklerle dolu olduğunu öğrendiğimde benlik bir yer olmadığını kavramıştım. Zaten evde oynayabileceğin F2P  oyunlarını oradaki zombi kalabalığında deneyim etmek istemiyordum. Açıkçası direkt o oyunlar da ilgimi çekmiyordu ya zaten. Geçtiğimiz senelerde GameX fuarında yaşanan birkaç rezaletten sonra tamamen ilişkimi ve umudumu kesmiştim. Hatırlarım bir ara striptizci getirmişlerdi fuara. Çoluk çocuğun olduğu fuara evet. Garip.

Daha sonrasında da GIST yani Gaming İstanbul fuarı çıkmıştı piyasaya. GameX’in aksine; AAA oyunlarına sıkça yer verildiği ve indie oyun yapımcılarımızın el üstünde tutulacağı bir fuarmış GIST.  Yani oyun fuarının hakkını veren bir fuarmış.

İlk çıktığı senesinde aldığım yorumlar buydu. Ben gidemedim tabii. Sonraki senede de fena karşılanmayan GIST’e de ne yazık ki planlarım uyuşmadığı için gidememiştim. Gitmek isterdim yani. Ama kısmet olmadı sevgili okurlar.

Gaming İstanbul 2019 başlamadan önce yakınlaşan tarihte de patronum sağ olsun bana ve sitedeki gönül meslektaşım Ata’ya kurumsal mail açmış. 2019’un GIST’ine basın bileti alıp site için içerik çıkarabilmek adına. Bize yaptığı bu kıyaktan sonra bize düşen de sitelerinden başvuru yapmak kaldı tabii. Ama açık yazayım sevgili okurlarım, bunu istemiyordum aslında. GIST’i elbette merak ediyordum ama oraya basın olarak gidip yazı içeriği çıkarmak istemiyordum. İstememekten ziyade çok korkuyordum.

Nedenini de kendimi özetleyerek açıklayayım sizlere sevgili okurlar; Ben hayatım boyunca ev kuşu olarak yaşamımı sürdürmüş ve sözlü iletişim olarak da sosyalleşmemiş bir insanım. Sanırım bu açıklayıcı olmuştur. İnanılmaz çekingen ve utangaç biriyim. Sözlü iletişimim olmadığı için de diksiyonum yerlerde. Bakmayın burada böyle yazdığıma. Yazım ile sözlü iletişim yeteneğim doğru orantılı değil ne yazık ki. Doğal olarak Gaming İstanbul gibi kalabalık bir sürü basından insanın dolu olduğu yerde ben içerik potansiyellerini bu özelliklerimden dolayı kaçıracağım için korkuyordum. Bunu beceremeyeceğim için de yaşayacağım suçluluk duygusu da vardı. O yüzden aklımda sürekli Ata ile beraber buluşup prova yapmak vardı. Ama mümkün olmuyordu bir türlü. Çünkü adam Alamanya’larda yaşıyor ve İstanbul bilmiyor.

Ama sonra dert etmemeye başladım. Nasıl olsa sadece bir başvuru sonuçta. Kabul etmeyeceklerdir tabii. Hatta göreceklerinden bile şüphe ediyordum ben. Birkaç ay sonra kurumsal mailimi kontrol ettiğimde ise kabul edildiğimi görünce şaşkınlık içerisindeydim.

Bana verilen kupon ile bileti bedavaya alırken biletin 2.000 lira olduğunu fark ettiğimde ise ayrı bir terledim.

Şimdi sevgili okurlar, ben bu basın biletini aldım diye hem “Ulan basın oldum heee bu yaşta” diye havalara girdim. Hem de “Ne halt yiyeceğim lan ben orada” diye panikledim. Biletin bana sunduğu ayrıcalıkları okurken ayrı bir duygu patlaması yaşadım. Böyle bir şey başıma ilk defa geliyordu.

Günler geçtikçe GIST 2019 yaklaşıyordu, Gist yaklaştıkça benim de tansiyonum artıyordu.

Almanya’daki arkadaşımın Gist’ten önce ne kadar erken gelse o kadar iyi olurdu benim için. Daha çok hazırlanmak için zamanımız olurdu böylelikle. Gist’ten bir gün önce aldığım haber ile arkadaşım İstanbul’a gelmiş. Ama işi olduğu için Eskişehir’e gitmek zorunda kaldığından dolayı ne yazık ki tek başıma gitmeye mahkum olmuştum. Normalde basın olarak tek olarak Gist’e gitmezsin hani.  Durumumu şöyle özetleyeyim;

İlk defa evden çıkıp bir fuara gidiyorum, sosyalleşme ve iletişim yeteneğim yok ve üstüne üstlük çekingen ve utangacım. Onca kalabalık arasında tek başıma olacağım ve oradaki hiç kimseyi tanımıyorum. Oyunları deneyim ederken o an görüntü alacak falan biri yok mesela. Ciddi bir sıkıntı oluşturacak bana.

İLK GÜN

Gün geldi çattı. Ben de “Kesin çuvallayacağım” stresi ile koyuldum yola. Vardığımda bir de ne göreyim. Kuyruk. Elbette bu tarz fuarlar kuyrukları ile meşhurdur, o sebepten dolayı kuyruk olacağını tahmin ettim ama böylesini beklemedim. Kuyruk bir yerden sonra viraj alıyor hani. Kuyrukta 1 saat boyunca bekledim. 1 saat boyunca kuyrukta beklemenin eziyet verici tek yanı ayakta beklemek değildi. RedBull sponsorluğu ile DJ aracılığıyla çalınan şarkılar vardı. Remix desem doğru olur. Şimdi kimsenin şarkı zevkini kötüleyecek değilim ama ben oyun fuarındayken rap + remix tarzı gürültülü şarkılar da dinlemek istemiyorum. Oyun kültüründen müzik falan çalınması doğal kaçar oyun fuarında. Biraz daha ileriye gideyim ya da; çalınan remixler çok kötüydü. Ucuz ya da. Ne fark eder. Zaten bir tek oradaki DJ tayfası kopuyordu. Ben o gürültülü seslere 1 saat katlandım. Müzik ya da şarkı da diyemiyorum.

Sırada 1 saat bekledikten sonra ise tatlı gerçeği sonradan öğrenince acı oldu; basın biletine sahip olduğum için sırada beklemek zorunda değilmişim. Keşke bunu sırada 1 saat beklemeden önce öğrenseydim. Gidip öğrenmediğim için kendimi suçluyorum.

Şimdi gelelim Gist’e. Öncelikle şunu yazayım;

Başvurumu görüp, ilgilenip ve dönüş yapan GİST ekibine teşekkürlerimi sunuyorum.

Bakın olumlu dönüş yaptıkları için değil. Dönüş yaptıkları için. Ben onu bile beklemiyordum. Olumlu dönüş yaptıkları için ayrı bir teşekkürlerimi sunuyorum. Sayelerinde fuara beleş gidebildim ve ayrıcalıklara sahip olabildim. Bunları yazıyorum ki kıymet bilmemezlik yapıyor gibi görünmeyeyim diye. Bana bu dönüşü sağlayıp bu imkanları tanıdığınız için sizlere minnettarım. Ama bu demek değil ki Gist’ 2019’u biraz olumsuz eleştirmeyeceğim. Evet biraz olumsuz eleştirilerim ön planda olacak.

Her sene düzenlenen ve yeni sayılan Gist oyun fuarının 3.yılında katılabilmiş ve ilk defa bir fuar deneyimi fırsatı bulmuş ben, fuara girmeden önce hiçbir beklentim yoktu.  (Evet sadece oyun değil, hiçbir fuara gitmedim) Hatta kötü beklentilerim var gibiydi sanırım. Ama ilk girdiğim an karşıma çıkan o kocaman “Playstation” sonra umudum yeşermişti.

Gist5

Gist 2019 gerçekten de kendini oyun yönü ile ele alan bir fuar mıydı gerçekten? Her halükarda öyle olacak tabii. Ama daha çok milletin evde oynayabileceği F2P ve Online tabanlı oyunlarla kendini ön planda tutacak gibi geliyordu bana. Bu ihtimali bende oluşturan RedBull sponsorluğunda çalan şarkılar da olabilir. Emin değilim. Ama ilk girdiğimde o kalabalık ortamda daha çok hikaye bazlı AAA oyunlar ön planda olacak gibi görünüyordu.

“Yoksa Days Gone’u deneyebiliyor muyuz?”

Eh, ben de koyuldum ilk o standa. Çıkmamış oyun var mı diye bakınmıştım. Orada hayal kırıklığını yaşadım işte. Burada yer alan oyunlar zaten çıkmış oyunlardı. Daha çok oynamayanların ilgisini çekmek adına yapılmış. Ama Days Gone için ayırt edilmiş bir bölüm de vardı. Hatta oyundaki motorunu bile yapmışlar. Cosplayerlar orada fotoğraf çekiniyorlardı. O an “Yoksa Days Gone’u deneyebiliyor muyuz?” diye heyecanlansam da görememiştim öyle bir şey. Ama ben görememişim. İzlediğim videolara göre gayet basın için oynattırılan bir alan olmuş.

Gist4

Bunu fuardan birkaç gün sonra bir videodan öğrendim. Öğrenince büyük hayal kırıklığı ve suçluluk hissettim. Bana ayrıcalık tanınmış biletten yararlanıp o oyun hakkında sizlere bilgi aktarabilirdim. Büyük potansiyel kaçırdım. Halbuki 2 gün boyunca gezip durdum oraları. Hiç göremedim denenen bir yer. Sanırım görevli ile gidip konuşmam lazımdı “Bu oyunu deneyebiliyor muyuz” diye. Basın için ayrı bir oda vardı sanırım. Bilmiyorum.

Bu dikkatsizliğim adına siz okuyuculardan ve patrondan özür diliyorum.

İlk günüm genel olarak bütün bu standları gezmek ile geçti diyebilirim. Çünkü hem telefonumun şarjı bitik ve kameramın da pili yokmuş meğer. Telefonumun şarj aletini unuttuğum için oluştu bu sıkıntı aslında. Her türlü şarjı tükeniyor hemen. Yola dolu olarak çıkmıştım yoksa. Kameradaki bu dikkatsizliğin sebebi ise kameradan anlamıyor olmamdan. Kamera benim değildi evet. O yüzden ilk gün olarak bu standları gezip yarın için kendime plan çizeyim dedim. Yoksa güzelim indie oyunlar orada dizilmiş “Gelin ve deneyin bizi” diye. Ama güzel bir şekilde dizilmemiş. Oraya birazdan geleceğim.

İlk günden 3 tane falan denedim indie oyun yine de. Sonra ise “Ya kamera ile yarın gelir ve oynarken görüntü alırım daha iyi olur” diye düşündüğüm için sonrasını yarına bıraktım. Öncelikle bana kameraman lazımdı tabii. Bunları nasıl halledebileceğimi düşünürken, eşya satılan bölümlere denk geldim. Herkesin el emeği göz nuru şeklinde hazırladığı bu eşyalarda iyi iş çıkarılmış.

Harry Potter kültüründen animeye kadar uzanan bu eşyalar, posterler, kıyafetler, oyuncaklar ve benzeri birçok eşyalar ilgi çekici duruyor gerçekten.

En azından ilgili kişiler için. Ben pek aradığımı bulamadım. Tabii bu benle alakalı. Biraz fazla 

derinlerde gezdiğim için ben alt kültür olarak. Gördüğüm işler çok ana akımdan geliyordu bana. Hani normalde ilgi alanıma giren şeyler tabii ama benim daha çok haşır neşir olduğum yapımlar başka. Tabii yanlış anlaşılmasın; ana akım oldukları için bu kalitelerini kötü yapmıyor. Güzeller gayet.

Ama benim gözümden bakınca, biraz bana yakın bir şey aramadım değil. Ne bileyim, Blizzard ve League of Legends tarzı çalışmalar yerli-yabancı her fuarda zaten sürekli görünen şeylerdi. Bu bana bıkkınlık vermiş olabilir. Bu güne kadar bu tarz fuarları sadece internetten şahit olmama rağmen. Biraz farklı bir şey aradım açıkçası.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Kısacası; eşya satılan yerlerde ilgili kişilerin gayet ilgisini çekecek başarıda güzel eşyalar bulunmakta. CS:GO‘da satılan bıçaklar bile dahil. CS:GO zaten fazlasıyla ana akım olduğundan o kaçınılmaz o ayrı.

Bir de profesyonel bilet sahibi olanların köşesi var. Oraya da gittim. Özet geçeyim; yarım saatte bir sunulan farklı konferanslar var. Farklı farklı konuları ele alıyor on dakikalık süre sınırı içerisinde. Slayt sunumu ile evet. Genelde bahsedilen konular yazılımcılık, Google, kod vs. vs. İlgi alanıma giren konular değildi. Ama ilgilenenler için tam bir nimetti. Yabancı kişiler de vardı. Sana kulaklık veriyorlardı konuşulanları anla diye. İngilizce konferanslarda eğer İngilizce bilmiyorsan taktığın kulaklıkta çeviren bir ablanın sesini duyuyorsun. Güzel şeyler bunlar.

Misal bu amcam oyunlardaki PR’ı ele alıyordu. Geç fark ettiğim için tam olarak göremedim sunumu.

“Eeee Ömer, hani gömecektin biraz. O yönü ile öne çıkacaktı hani.” diyorsunuz evet. Ya da demiyorsunuz. Fuar ile ilgili düşüncelerimi dakika dakika anlattığım için henüz başımın ağrıdığı kısma gelmediğimizden dolayı böyle. Yazdığım gibi; ilk gün daha çok gözlemleme idi.

Kimlerin Standları Vardı?

Bölümler arasında bir de Nintendo‘nun Standı vardı. Elbette diğer standlara göre ufak ama olsun be vardı yine de. Nintendo’nun Türkiye’de bu şartlara rağmen dimdik ayakta durmaya çalışması bile yetiyor insana. Elbetteki standda Nintendo’nun yeni gözdesi Switch konsolu vardı iki adet. Mario Kart ile Super Smas Bros. oyunlarını barındıran bu stand yer yer daha çok yabancılar tarafından ilgi gördü. Adamlar zevkten anlıyor işte. Yabancıları sık sık gördüğüm tek mekan orasıydı çünkü.

Az kalabalık da sayılmazdı hani. Nintendo aşktır.

Xbox, PS4 ve bir tane de Nintendo Switch’in aynı yerde olduğu garip bir stand vardı bir de. Sağını dönüyorsun Xbox One konsolu, solunu dönüyorsun PS4 ve önüne bakıyorsun Nintendo Switch. Çıkmış olan oyunları deneyim edebiliyorsunuz. Benim anlamadım zaten PS4 ve Nintendo Swich için ayrı özel standlar var. Xbox One’un da olduğu bir standda neden varlar anlamadım.

Dediğim yer burası. Tabii buradan o kadar belli olmuyor. Lanet kamera pili.

Bunlar dışında da genelde bilgisayar markaların olduğu standlar söz konusu idi. Dizüstü ve masaüstü birçok üstün donanımlı bilgisayarları deneyim etme fırsatını sunmuşlar. Kimisi bunları League of Legends tarzında oyunlarla kısıtlanmış. Kimisi de Battlefield 5 ile sunmuş bu donanımları. Bilgisayar tutkunları için iyi hoş ama sunulan oyunlar ne yazık ki genel olarak F2P online oyunlar. İnsan biraz erişilebilirliği uzak bir şey istiyor. Yani ben. O yönden tutmadım. Hatta haddimi aşayım; fuar biraz fazla bunlarla doluydu. Fazla yer kaplamışlar. Daha çok çıkmaya yakın ya da ulaşılabilirliği uzak olan AAA oyunlarla dolu olsun falan. Ama yok.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Fortnite’a ayırt edilmiş koca bir stand vardı ya. Yarım saatte bir gerçekleşen Fortnite dansları yapılıyor orada. Yani tamam ilgi görüyorsa koyulur ve görüyordu da baya ama insan Gist deyince farklı bir şey bekliyor. Hani o kadar “Abi Gist AAA ve hikaye bazlı oyunlara önem veren fuar olmuş” denmişti bana önceki senelerde.

Gist’e ilk girdiğimde PS4 standında senelerdir görmediğim liseden arkadaşımı görmüştüm. Domuz Örümcek Adam’ın cosplay’ini yapmış. Onunla yılların özlemini giderdikten sonra o da bana “Bak kanka ben her sene geldim bu fuara. İlk senesi gayet güzeldi, ondan sonraki sene de fena değildi ama bu sene bildiğin GameX olmuş” demişti. Sonrasında ise aşağı yukarı bu yorumları birçok kişiden almaya başladım. Ama GameX gibi olmuş yorumu sanırım durumu özetliyor. Gist farklı sanmıştım derken aklımdan sanırım o geçiyordu. GameX gibi olmaması.

Gist’in bu fuarda yaptığı bir ayıp daha varsa o da indie oyunlar için ayırt edilen standlardaki gösterilen özensizlik. Zaten bu indie oyunların durdukları yer sanki fuarda istenmeyen çocuk misali uzak bir kenarda duruyor.

Fuarın konsepti oyun olunca açıkçası indie oyunlardaki standların sunumu gayet yetersiz geldi bana.

Elbette fazla gürültülü olması da çabası. Fuar anlamsız derecede gürültülü idi. Hani yanımdaki kişi duysun diye yüksek sesle konuşma lazım resmen. Ben diskoda ya da başka herhangi bir yerde değilim. Oyun fuarındayım ben. Tamam şarkı ve müzik olacak elbette ama bu kadar gürültülü olmamalı. En azından seçilen şarkılar oyunlardan falan olsun. Pop kültür şarkılarını dayayıp durmuşlar. Yeri yurdu değil hani o şarkıların. Oraya adam oyun için gidiyor. Aleyna Tilki’nin şarkısını dinlemeye değil. Can Kan’ın “Yaranamadım Yavrum” şarkısını duydu bu kulaklar fuarda ya.

Gist 2019 ile ilgili bir şikayetim daha var;

Mount and Blade: Bannerlord’un olmaması.

Şimdi Türkiye’de kendini global olarak yayabilmiş ve elinde dünya çapında meşhur olmuş bir oyun markası bulunduran kim var?

Taleworlds. 

Bu adamlar Mount and Blade: Warband ile türde tek olabildiler mi? Evet. PC Gamer dergisinin yaptığı “En İyi 100 PC Oyunu” listesinde 30.sıralardan yer alabildi mi? Evet. Çıkacak olan Bannerlord, dünya çapında fuar olan Gamescom’da oynanabilir bir demo sundu mu stand olarak? Evet.

Kısacası global açıdan değer gören bir marka bulunduruyor muyuz? Gayet.

Peki kendi ülkesinin hazırladığı fuarda bu adamlar neden yok. Gist neden global açıdan değer gören bu oyuna vermedi. Bana “Bütçe ve yeterli alan sıkıntısından” denmesin. O kadar F2P standa yatırım yapacağına Bannerlord’u getir daha iyi. Daha kaliteli olur. He böylesi daha çok ilgi çektiğinden tercih edildiyse o zaman GameX fuarından farkın ne derler. Gözünüzü seveyim orada kocaman yer kaplayan drone alanı vardı. O kadar gereksiz duruyordu ki. Kimseler ilgi göstermiyordu bir iki iş adamı dışında. Ben orayı fuar dışı bir alan sanmıştım. O yüzden fotoğraf falan da çekmedim yoksa gösterirdim sizlere. Bir kişiden sonradan öğrendim oranın da fuar dahilinde olduğunu. O alan tam bir ziyan olmuş drone ile. Zaten Gist 2019’un geneli de ilk iki seneye göre küçük dendi. Bu yorumu çok sık aldım.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

COSPLAY

Gist 2019‘da en çok gördüğüm şey şüphesiz Cosplay oldu. Ben cosplay denen şeye sadece internetten şahit olmuş ve canlı olarak ilk defa Gist’te deneyim etmiş oldum görerek. Öncelikle bu kadar Cosplay olacağını hiç tahmin etmemiştim. Daha da tahmin edemediğim bir şey varsa o da bu cosplaylerin arasında fazlasıyla anime yapımlarından karakterlerin olması idi. Oyun fuarı olduğu için anime içerikli 3-5 tane olur en fazla diye düşünmüştüm. Ama aksine, oyun içeriğinden çok anime vardı. Bir ara satılan eşyaların da oyun kültürü içeriğinden alakasız olabilmesi sayesinde de oyun fuarında olduğumu unuttum gayet. Playstation standını tekrar görünce “He doğru, oyun fuarındaydım ben” dediğimi biliyorum.

Just Dance standında bile.

Cosplayler genel olarak kötüydü bu arada. Fazla cosplay vardı ama çoğu acemice idi tabii. Ben az olur ama profesyonel işler olur sanmıştım. Yediden yetmişe herkes cosplay yapmış resmen. Önün, arkan, sağın ve solun cosplay. Şöyle sıkıntı var ki; her cosplay ikonik durmuyor. Askeri üniforma giymiş hatırı sayılır bir kesim vardı. SWAT tarzı üniforma giyinmiş olan çok vardı özellikle. Cosplay mi yoksa gerçek mi diyeceğiniz kadar. Bunu iyi anlamda yazmadım. Cosplay gibi durmuyorlar demek istiyorum. Üniforma giyen cosplay olmuş sözde. Cosplay dediğin bana göre ikonik görünümü olan karakterlerin kostümünü yapmaktır. Klasik asker görünümlü durduğun vakit bana cosplay gibi gelmiyor. Polis üniforması giyen polis de cosplay yapmış sayılır hani o ortamda o vakit.

İkonik duranların da hepsi iyi değil demiştim zaten. Kimisi amatör ruhlu davranmış ona lafım yok. Ama kimisi de suratına bir iki çizik ya da bir iki aksesuar takmış. Kimisi de yapmacık. Kimisi de gülünç duruyor. Anime içerikli olanların çoğu öyleydi direkt. Bir tanesi vardı ki kusacaktım az daha.

He tabii dediğim gibi arada bir iyi olanlar da vardı ama genel olarak etrafımı kaplayan cosplay çalışmaları dandik idi. Ama bir sorun daha vardı; tavırlar. Cosplay yapmış kişilerin hem kendi kendilerine olan ve hem de başka cosplayler ile olan tavırları gayet yapmacık geldi bana. Beni ortamdan soğutacak kadar. Şimdi şöyle ki; daha önce cosplay ile zerre işim olmadı. Cosplay ile uğraşan bir tanıdığım da olmadı. İlgi duyan bir tanıdığım da. Liseden tanıdığım arkadaş hariç ama yollarımız ayrıldıktan sonra ilgilenmeye başladı o bu işlerle. O sayılmaz. Yani kısacası bu kültürle aram yok direkt. Yabancıyım gayet. Bunlar da sebep olmuş olabilir mi emin değilim.

Bir de şöyle ki; her cosplayer aşağı yukarı birbirini tanıyor. Nasıl bir dünya bu cosplay dünyası bilmiyorum ama hepsi birbiri ile içli dışı iyi ya da kötü. Yabancı değiller birbirlerine. O sebepten dolayı aralarında bir samimiyet varmış gibi davranıp o yapmacık tavırları göz önüme sundukları vakit ben eridim gittim. Yapmacık bir sürreal ortam olarak tanımlasam doğru olur sanırım. Kendileri gibi de davranmaması çabası.

Şimdi okuyan varsa alınmasın; her çalışma ve her cosplayer böyle değildi tabii. Özellikle aralarında hoş duran çalışmalar ve ilişkiler de mevcuttu ama o yazımın sonraki kısımlarına.

Ha bir de bu çalışmalar da ana akım ürünü idi hep. Bir tane bana yakın bir çalışma istiyordum ama nafile. Ana akım olması kötü yapmıyor ama sürekli her fuarda aynı tattan şahit olunca tadı tuzu kaçıyor. Gidip canlı olarak deneyim etsem bile değişmiyor. İstiyorum ki Fate serisinden bir çalışma olsun mesela :P Ya da Evangelion gibi. Gerçi o varmış ama benim gelmediğim son günde varmış. Ha bir de bunda sıkıntı bulduğum şey “İşte esas alt kültür budur” kafası. Üzgünüm ama gayet ana akıma kaçan bir alt kültür seviyesi. Neler neler var da sadece ilgi duymuyorsunuz. Ha bunda yanlışlanacak ve kötülenecek bir şey yok tabii o ayrı. Ama yine de atmosferin hiç benlik olmadığı da bir gerçek.

Şimdi hem gürültülü bir ortam, kalabalık da gayet. Gürültünün kaynağı da sevmediğim pop şarkılar, yapmacık bir atmosfer oluşturan cosplay çalışmaları ve tavırları ve F2P’ler. Kısacası benlik olmaması ile beraber beni fazlasıyla yoran da bir atmosfer oldu. Sürekli ayakta gezip duruyordum bir de içerik araştırması yapacağım diye. İnanılmaz yoruldum. Ölü gibiydim yani. İlk gün böyleydi. Kapanış saatinden 1 saat önce çıktım dayanamayıp. Şöyle özetleyeyim yorgunluğumu; otobüste 30 saniyede bir uykuya dalıyordum. Ne yaparsam yapayım ve ne kadar zorlarsam zorlayayım kendime gelemiyordum.

İKİNCİ GÜN

İlk gün beni ruhen mahvetmiş bir gündü ama basın bileti kazanmışız bir kere. 2.gününü de değerlendirmek lazım. Patron her ne kadar planlar bozuldu diye kendini kötü hissedip içerik adına gidip yorulmamı istemese de gittim. Canım patronum. Patronuma buradan kalp.

İkinci gün ise aynı hataya düşmedim ve sırayı es geçip krallar gibi hemen hemen girdim fuara. Fuarda beni en çok tatmin eden şeydi sanırım. Nihahahaha! Neyse işin dalgası bir yana ikinci gün Gaming İstanbul fuarı daha az kalabalık duruyordu. Elbette ilk gün coşkusu diye ilk gün her zaman daha kalabalık olur derler. Gist için demiyorum sadece. Ama 1-2 saat sonra artan kalabalık ile ilk gün kadar kalabalık oldu mu olmadı mı emin olamadım.

Bugün hazırlıklıydım. Telefonumun şarjı var ve tükenirse power bank da yanımda. Kameramın pili de dolu ve Discord üzerinden bir arkadaşla anlaşıp kameramanım olmasını da hallettim. “Bekle beni Gist” havasına girip dolanıyordum. Arkadaşımın kuzeni ile fuarda işi olduğundan dolayı ben de o vakte kadar bari içerik adına Cosplay fotoğrafı çekeyim dedim. Evet. Bunu yaptım.

Bu benim için büyük olay. Sebeplerini anlamanız lazım artık. İki kere kendimi özetledim. İkinci günde cosplay’ler ya daha az göze batıyordu ya da alışmaya başlıyordum. İkinci ihtimal beni korkutuyordu açıkçası. Her neyse, ikinci gün daha hoş geldi bu çalışmalar. Hatta gayet profesyonel duranları da. Fotoğraflarını çekmeye cesaret edemeyeceğim kadar utandığım profesyoneller. Ama sonradan öğrendim ki onlar zaten yabancıymış. Jüri imiş onlar.

Ha bir de bana yakın bir şey yok demiştim ama Solaire Cosplay’i gördüm. Alt kültür adına o kadar derin değil ama ortamdaki ana akıma kıyasla biraz ilaç gibi gelebildi.

Cosplay’lerin fotoğraflarını çekmem bir eziyet oldu evet. Kendim için yani. Bir cosplay görüyorum ve fotoğrafını çekmem için 15 dakika içimde cesaret topluyorum ve anca gidip izin alarak fotoğrafını çekebiliyorum.  Şimdi diyeceksiniz ki: “Ya kardeşim, bunu zerre dert etmiyorlar, zaten fotoğrafını çekmeni istiyorlar aslında. Git rahat rahat izin al işte, hatta izin almana bile gerek yok”. Haklı olabilirsiniz. Ama bu benim işte. O utangaçlık ve “Tersleneceğim” duygusunu aşamıyorum. Nasıl bir çocukluk geçirdiysem artık. Sadece hoşuma gidenleri çektim zaten. Özellikle aralarında Barış Manço cosplay’i yapan oldu ki, onda hiç böyle cesaret toplama falan beklemedim. Görür görmez “Abi bir fotoğrafınızı rica edebilir miyim” moduna girdim. Barış Manço’nun sıcaklığından mıdır nedir. Neyse, işte Gist 2019’da hoşuma giden fotolar.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Yalnız cosplay dünyasını sevdim diyemem. Çalışmalarını demiyorum bakın. Cosplay alemi bana uzaktan bildiğiniz magazin draması gibi geldi. Herkes zaten birbirini tanıdığından böyle bir sorunun olacağını bilmeliydim. Herkesin birçok kişi ile husumeti var. İyi anlamda değil. Yer yer acımasız da olabiliyor bu mecra. Gist’te bir tane ağlayan bir Cosplayer kız görmüştüm mesela. Sebebi neydi bilmiyorum o an. Sonradan bir sayfada o kızın arkadaşına denk gelmiştim. Kader mi ben de anlamadım. Sebebini sormak istemedim tabii ama öğrendiğim kadarıyla oradaki herkes gayet gergin, ön yargılı ve anlayışsız falanmış. Eh, bunları da bir cosplayer’dan duymak bana yetti Cosplay dünyasının nasıl bir yer olduğunu anlamam için. Daha önce hiç işim olmadı ve yine olmayacak gibi duruyor.

Gelelim esas muhabbetimize. Assolistler sonadır. Kameraman olmayı kabul eden arkadaşım gelince başladım oyunları denemeye.

GİST 2019’da denediğim tüm oyunları da detaylı inceledim. Onları okumak için buraya tıklayabilirsiniz.

SONUÇ

Öyle ya da böyle bir Gist’in sonuna geldik. Gelmedik aslında. Ben 2.günden sonra gitmedim. Çünkü görebileceğim başka bir şey yoktu ve inanılmaz yorgundum. İlk gün ruhen çöküntü yaşamış olsam da ikinci gün ayrı olarak da bedensel acılar çekmeye başladım. Çünkü ha bire dolanıp duruyordum ve oturacak yer yok profesyonel bilete ayırt edilen kısım dışında. Bu konuda da kınıyorum hatırlamışken. Niye sana özel yerde oturmadın derseniz eğer çünkü yanımdaki kameraman arkadaşımın yetkisi yoktu oraya girmek için. Onu yalnız bırakamadım. O vakte kadar da oturmadım çünkü boş durmak istemedim.

Bitirmeden önce buradan kameramanım olmayı kabul etmiş Uzay isimli arkadaşıma ve kuzeni Serhat isimli arkadaşa da teşekkürlerimi sunuyorum. İyi bir muhabbet arkadaşı da oldular bana. Yalnız bırakmadılar beni. Sağ olsunlar.

Neyse sevgili okuyucular, vaktinizi ayırıp okuduğunuz için canı gönülden teşekkürlerimi sunuyorum. Kendinize iyi bakmayı unutmayın. Sevgilerle.

GİST 2019’da Tecrübe Ettiğim Tüm Oyunlar | Gameing İstanbul 2019

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

Başa dön tuşu